YANIYOR SOMA
YANIYOR SOMA
Dünya ölümlüdür, günler akşamlı. Artık tüm akşamlar, yanıyor Soma. Dündar böyle olmaz, giyim kuşamlı. Bayram yeri değil, yanıyor Soma. Müstehak görüyor, Ylmaz’ın dili. Yazamaz inşallah, kem yazan eli. Özdil, Dündar, Coşkun, Aydın bülbülü. Hepsini çok şükür, tanıyor Soma. Nasıl yapıyorlar, kötü siyaset. Böyle kara günde, olmaz husumet. Edepsizin dili, kokar necaset. Sanmayın bunlara, kanıyor Soma. Rabbimden gelene, kader diyoruz. İlahî yaşatma, keder diyoruz. İmansız ömre biz, heder diyoruz. Her zaman Rabbini, anıyor Soma. Mutlak Allah’tandır, hayır ve de şer. Allah’a inanmaz, atesit beşer. Nerde diye acep, hep pislik eşer. Leş kargalarını, tanıyor Soma. Mustafa EROL 21. Mayıs. 2014 Manavgat / Antalya |
Yuh!!!
Alçaklaştılar.
Hayvanlaştılar.
Köpekler gibi havladılar.
Çakallar gibi yine sürüler halinde geldiler.
İngiliz ve Alman medyasının yılanlarından bahsediyorum.
Bir ülke kan ağlıyor...
Bir ülke cenaze evine dönmüş...
Kudurmuş köpekler uzaklardan salya akıttılar.
Bildiğimiz argümanlarla, ALGI operasyonlarıyla Türkiye'ye saldırdılar.
Pulitzer ödüllü bir gazetecinin çektiği bir fotoğraf geldi aklıma.
Etiyopya'da üç yaşında bir çocuk.
Bir deri bir kemik.
Yere çömelmiş açlıktan ölmek üzere.
Ve beş metre arkasında bekleyen bir HAYVAN.
Kapkara bir AKBABA bekliyor.
Ölsün ki çocuk saldıracak. "Yardım edemedim" diyor fotoğrafçı. "Kimseye dokunmayın hastalık var" demişler.
Sadece o fotoğrafı çekebilmiş.
Beş dakika sonra çocuk düşüp can vermiş.
Fotoğrafı çeken de bir deyimi yerine getirmiş.
Çekmiş gitmiş...
Ömür boyu vicdan azabı ve sonrasında da intihara giden bir yol.
İşte o fotoğraftaki AKBABALAR gibi saldırdı İngiliz ve Alman medyası cenaze evine dönen ülkeye.
Geldiler burada paralar dağıttılar.
Gezi Parkı'ndan insanlar taşıdılar Soma'ya.
Başörtüsü taktırıp madenci eşi gibi konuşturdular.
Akbabalara omuz veren karaanalar çıktı bu topraklardan.
Selaların verildiği, ölülerin gömüldüğü, insanların kan kırmızısı değil kömür karası ağladığı yerde köpekleşti BBC ve Der Spiegel soysuzları.
Ve bu köpeklere eşlik eden yerli vampirler türedi sosyal medyada. "Ne şehittir, ne gazi ......... NİYAZİ" diyen sapkınlar çıktı.
Ölülerimize, şehitlerimize "MÜSTEHAK" diyecek kadar azgınlaşanlar fışkırdı ön saflara.
Bidon kafalı, Göbeğini kaşıyan, çoban, cahil, aptal, amele diyorlardı daha önce bu ülke insanlarına.
Aynı kafalar şimdi ölülerimizi de el attı, "NİYAZİ" diyor.
Utanmadan sıkılmadan "MÜSTEHAK" diye nara atıyor.
Üç gün, beş gün ulan...
Sadece üç gün beş gün durun.
Murat Belge'nin deyimiyle hiç olmazsa üç gün İNSAN olun be.
Üç gün mevsimlik insan, taşeron insan olun bari.
Sıkın bir yerlerinizi.
Ama bu kafalarda vicdan yok, insaf yok...
Ve dahası ÖLÜ EVİ'ne saygı yok.
Cenaze adabını bitirdi bu saygısız utanmaz kafalar.
Türkiye sınırlarının tamamı cenaze evi.
Susun lan!!!
Sessizlik.
Cenazelerde başlar önde olur, sessizlik hakimdir her yere...
Bu edepsizlik, vicdansızlık da ne?
Cenaze evinden darbe çıkarmak da ne demek?
Ölümden rant AKBABALIĞI'na soyunmak da neyin nesi?
Akbabalar bile bekliyor.
Nasıl bir insansınız?
Sevgili Aydın Doğan size sesleniyorum. "Başbakan bana vurdu" dedirttiğiniz adam çıktı yalanladı.
Kendisine maddi manevi destek sözü verilerek KANDIRILDIĞINI açıkladı. "Benden bunu söylemem istendi" dedi.
Ne yaptı o muhabirleriniz?
Para verdi mi?
Verdiyse eğer yemek fişiyle mi kapatacaklar SOMA masraflarını?
Siz mi ödeyeceksiniz?
Alman ortağınız da ortak olacak mı?
Ve bir sözüm de Der Spiegel ve onun kan emici BARONLARINA; "Cehennem yedi kattır.
Cehennemin yedinci katına odun ol Der Spiegel"
Gazeteci / BEKİR HAZAR