YORGUN BİR YONTU GÜNCESİGülümseyerek bir bir şiir çiziyorum gökyüzüne Kalbini açık unutmuşsun okudum sözcüklere sığmayan bir aşk kadar koşuyor çocukluğum büyüdüm ruhunun ayinin de senin düşlerine mülteciyim her gece biliyor musun tüm kavimlere adını verdim elbisenin altındaki yara kadar somut iyileşemez ki öpmeden aşkla kum anlatırken her şeyi acının iklimine kıyı veren her yürek sesimi öksüz bir melodiye yükleyen bir palyaçonun kırmızı göz yaşlarına dokunsam gülümser misin uzanıp yatsam bir resmin getirdiği göğsüne ve şarkılar söylesem her dilden mahrem dilindeki raşe titrese düşlerim ne kadar örtebilir ki yokluğunu masanın üzerinde bir kent sensiz yanlarıma sızlanıyor uzaktaki bir trenin sesi geçiyor en uzun çığlığıyla en derinden dışıma kaçıyor bütün evren izahıdır belki varlığımın ruhu hüzünlü harflerle ve büyük puntolarla seni seviyorum diye bilmek Uzun bir bekleyişin ortasında nefti ayak sesleriyle belki yağmurla gelirsin diye bilirim kuşların elleri kadar hüzün nice mayıs göçtür sana Bir bahar daha geçer mevsim döngüsüdür her kum her ağaç gölge verir kirpiklerime okunmayı bekleyen bir kitabın ayraç’ı olurum suda yansıyan çıplaklığı tutarım her ay batımında karanlığı ısıtır tanrının hafızası Sis öznedir, aynalar bozar yağmurun kafiyesini iki yalnızlığa çıkar bütün kurgular yorgun bir yontuya dönüşür gözlerim belki de, her şey bendeki sen im dir... ... |
iki yalnızlığa çıkar bütün kurgular
yorgun bir yontuya dönüşür gözlerim
Muhteşem,yüreğine sağlık.