Fincandaki Görünmez At
Boş zamanlarımda yere düşüyorum
Kaldırılmaya tenezzül edilmeyen Yere düşürülmüş beş kuruştan farksızım Eğilip yorulmalarına değmem Dilenciyle göz göze gelsek bana acır Allahtan insanlarla göz teması kurmayı bıraktım Gözün gözüme çarpmadığından beri... Yağmurlar da bitti Toprak sen kokmuyor artık Tükürüyorum ben de mor orkidelerin üstüne Sararıyor Sarı ayrılığın rengidir Öyle yazıyordu eskiden, on kuruşluk yuvarlak sakızlarda Benim ederim beş kuruş gittiğinden beri Ama gelsen o sakızdan çeksem Yine sarı olan denk gelir Yine gidersin... Fallara da inanmıyorum Adında "r" soyadında "ş" olan biri seni çok sevecek demişti götün biri Biliyor musun o faldaki ben olmak istiyorum demiştim ben de İkimiz de inanıyorduk o zaman fala Sevdim sevdin seviştik Kökü sev- olan her eylem güzeldi seninle Sen de güzeldin ama gittin Fala da sana da inanmıyorum artık… Dayım da doğru düzgün fal bakmıyor ne zamandır Geçen parlament aldım ona rağmen beş dakika sürdü Yaşlandıkça o da duygusallaştı Hep güzel şeyler görüyor artık fincanda Dayı kötü bir şey yok mu dedim At var dedi Sana kötü dedi yüzüme baka baka Ben de kötü bir şey yok mu derken seni kastetmiştim gerçi İki de yolum varmış Hangisinin sonunda at var diye sordum At mat yok .mına koyım yak bi sigara dedi. |