YÂR VE GÜNEŞYâr ve Güneş Her gün bir sancı başlar, Gökyüzünün doğusundan. Kızıllıklara bürünür, güzel mi güzel. Bir doğum sancısıdır bu sancı. Nasıl da her günkü aynı yerinden doğar görseniz. Bir başka yerden doğduğu asla görülmez. Enginleri denizden seyretmeli işte o an. Resmin güzelliğine vakıf olmak için. İşte ben her doğum anında beni düşünürüm. Masmavi denizlerdeki güneşin kızıllığına bakıp, An be an içimde doğan güneşi düşünürüm. Nasıl da güneşle eşdeğerdir bir ben bilirim, Elbet farklı yanlar da yok değildir. İçimdeki güneş asla batmaz. Ve her gün doğmaz. Her an doğar. Ruhumdaki karanlığı gün be gün değil, An be an boğar. İlelebet batmadan duran güneş, elbet yârdır. Mutluluk ancak, yârin güneşliği kadardır. Sonra başlarım okumaya. Gün boyu okur, okur, okur, okurum. Her okuduğum yazıdaki harflerde yârin adını görür, Gönlüme ilmik ilmik yâri dokurum. Gördüğüm yüzler vardır, Her yüz bana yâri hatırlatır. Her ses ile sayıklarım yârin adını, O da konuşur böyle diye. Anlamsızlaşır yâr olmasa tüm yüzler ve sesler. Yâri hatırlatmasa, her şeyler ve herkesler. Benzerlik kurduğum için yanar içim bazen Emsalsizdir çünkü yâr bilirim. Yâr ile bir an nefes almaya ömür veririm. Yâr ve güneş…. İkisi de doğar. Birisi gün be gün, birisi an be an. İkisi de verir insana hayat. İkisinin yokluğunda anlamsızdır kâinat. İlelebet batmadan duran güneş, elbet yârdır. Mutluluk ancak, yârin güneşliği kadardır. Mustafa EROL 26.04.2014 Manavgat / Antalya |