DUVAR
...
Ben adını yalnızlık koydum kulak çınlamalarının, Tren raylarında gazoz kapaklarının İncelmesi gibi içimizdeki sızı. Ya görmezden gelerek Ya da başka heveslere gönül vererek İnceltiriz yalnızlıklarımızı. İnceldikçe kırılgan oluveririz Alıngan, depresif, agresif. Bir omuz ararız kabadayılık için Ya da yük olmak için, Biraz da atmak için taşıyamadıklarımızı. Gün olur, benliğimiz melankolik davranışlar açar Gün olur, kapatır pencerelerini içeri kaçar Gün olur, günü aratır Yüzümüze çarpar pişmanlıklarımızı. Agresif dedimse kendimize öfkemiz, Duvarlar öreriz Dostoyevski gibi etrafımıza, Sahneler kurup, sahneler bozarız, Uyduruk senaryolar yazarız, Raskolnikof kadar katil, Nastasya’ya aşık İppolit kadar budala. Ne kadar cimriyiz paylaşmakta dertlerimizi, Kinin çobanlığını tercih ederiz sevginin aydınlığına. Buruk şehirler saklar kayıplarımızı, Duvarlar, duvarlar örter ayıplarımızı. Karanlık, yosun tutmuş o duvarlar Üzerini siyasi propagandalar Kavgalar, baskılar, baskınlar kirletmiş duvarlar. Şunu anladım ki dünyada Ne kadar çınlıyorsa kulağınız Benliğiniz o kadar yüksek duvarlı Bir o kadar yalnız. ls |