Fırat'ın ÇocuklarıTürküler sizi anlatır Ağıtlar yakılır ölüme duyulan acıya Şeytan istemiş sizden bedenlerinizi Ve siz delişmen çocuklar Gözüpekliğiniz yoksulluğunuzun onuru Kolunda ağır çamaşır sepeti analarınız Elinde tokacı Sırtında bakracın yükü Ömürlerinin dayağını yiyen göz kamaştırıcı aklıkta çamaşırlar Fırat’a duacılar Uçuşan kır saçlarıyla aklığın gurunda cefakar analar Çivitin maviliği göğü kucaklıyor Dalları eğen çamaşır iplerinde Hırçın rüzgara teslim olmama çabası kuruduğunda sona erecek Ateşim ben, külüm ben! Size sevgim kuşkusuz Sanat diye yazmıyorum bunları Bağrımda derin bir yarayla emzirmeye çalışıyorum yaralarınızı Yüreğimden size uzanan kederleri birleştiren bir bağ kurdum Uyanan bir insanın haykırışı diyelim isterseniz. Bilirim ki her gün ölümüne çarpışırsınız hayatla Bazen doğayla bazen azgın Fırat’la En yüksek geleceğiniz bir gün sonra yiyeceğiniz bir lokma ekmektir. Ama inanın sizin gibi yürekler çok şu dünyada; Belki Güney Amerika’da ya da Şili’de, Peru veya Meksika’da Afrika’da Bizler arada bir hiç farkında olmadan evrenin türküsünü birlikte söylüyoruz aslında Hassas yürekli, dişiyle tırnağıyla emekli Bahtı kara şairler bir sal olup bazen havanızı koklarlar Fırat kıyılarında Bir selamdır bu Kızıl şafakların analarına, kız kardeşlerine ve Fırat’ın gözü yaşlı çocuklarına Rengarenk gözlüklerimizi iki yüzlü insanların yanında bırakıp Sizin gözünüzle bakmak için dünyaya Görkemli limanları, egemen gemileri kocaman şehirleri unutup Fıratın azgınlığında ki çırpınışlarınızla yürek yüreğe. Sizleri kurtaramam belki şiirsel güzelliklerle Ama konuşabilirim sizinle şiir diliyle Nice yıkık kentlere, açlığa, yoksulluğa, diremeye şiirler yazdıkta ne oldu? Egemen güçler yine bildiğini okudu... Yüzlerinden gülümser gibiydiler, bir daha yaşanmasın derken İçlerinden ise hastalarınıza, ölülerinize bereket dilediler. Sonra Sonrası felaketin gerçek kollarına attık sizleri Azgın ele başlarıyla önce sempatizanlar Sonra teröristler yarattık körpe yüreklerinizden İhmal edilişin isyanı, tepkisiydi çoğunuzun ki Oysa siz bizim çocuklarımızdınız. Çocuklarımızsınız Maşalar yarattık sizden emperyalizmin elleri yanmasın diye... Yüz yıllardır sönmüş yanardağları patlattık. Volkan oldunuz ülkenizi parçalamaya Adım adım yayıldı lavlar Anadolu’ya... Kardeş kavgası yarattık kendi ellerimizle "Demokrasi"ye çağırırken birileri, halen vurdum duymaz tavırlardalar Bir şey olmamış gibi. Ve halen bir şekilde ceplerini doldurmanın çabasındalar "Kültür!" der "Sanat!" deriz Boy boy fotoğraflarını yayınlarız açlığın sefaletin Sanatçıyız ya... Dergilerde gazetelerde görenler "vah vah" der sadece Sonra özendiğiniz yaşantısının kollarına bırakır kendini Enteliz ya... Ve yine bir şairin, ressamın, gazetecinin, yazarın Not defterinde kalırsınız sürreal anılarla... Yazan ve Seslendiren Mehmet Fikret ÜNALAN |
kutlarım ve tebrik ederim. sealam ve dua ile kalınız.