boğuluyorum/sana..Şiirin hikayesini görmek için tıklayın sana savaşların,
intikamların ve çizilmemiş Atlaslardaki yalınlığın ve yalnızlığın buz gibi soğuk yanlarından ve tam içinden değil. yüreğimdeki umudun mavi tarlalarından ve kuşların sapan değmemiş kanatlarından, nehirlerin ve ırmakların sadece nehir ve ırmakların sırılsıklam ettiği içimdeki ıslaklıktan/ütopyadan..çığlık çığlığa bağırarak ve kızıp titreyerek yazıyorum bunları.... (...) ’’kanatlarını kuşların’’ ve kapılarını açıp, kaçıp sokağa öyle susup susup b-akıyorsun bir mıra derinliğinde içime/ellerin... nerde hata yaptığıma dair bilgece sözler edip her yanımı ısırmak istiyorum ki yerimde olup kurulup yerime elini çenenin altına götür ve şekil ver saçlarının kırıklarına gözlerimin içine bakmadan ama derin bir soluk al emin olarak kendinden ve mutlu et varlığını gülüm/se ve anlat bir kez daha... hiç akıllanmıyor yağdığında yağmur yolunu kaybeden martılar... sana benzemedi bil/iyorum yaptığın son resim... sen kocaman değil misin artık ve kilo almamak için mi çokça içiyorsun/ne güzel... hiç susmadın mı o gün mutfağında ve kızdın mı sahiden öfkelenip kırdın mı bardağı... iyi kabarmıyor mu pastanın hamuru, sıcaklığımı mı yetersiz fırının (ateşe mi ihtiyaç duydun/bunun için mi öptün...) hiç akıllanmıyorum değil mi bak yine yazdım... adam olmayacağım, n’densiz cevaplar vermeyeceğim sana ne de tuhaf espriler yapmayacağım öyle mi? aynada kendini mi izleyeceksin sabahlara kadar, kendi omuzuna mı dokunacaksın kasıklarına doğru mu akacaksın terlemişken ensen... müzik tuhaf bir sihir biliyor musun? notalar harflere benzer mi söyler misin? (bunları neden yazıyorum) sadece kelimeler kalıyor/bunu öğrendim durmadan çoğalan sorgularda derin bir nefes alıp dalıp/dalıp boğuluyorum/sana... (...) |