MERYEM
Baba dilinde bir masalla geldim sana
Dilde tüy bitti, kalemde mürekkep Denize yaslandı gözümün mavisi Uçup gitti verdiğim nefes! Asaletine ram oldu nazar Kim bilir hangi halde, kaç dile Düşmedi ki adın Nafile sana seni anlattığım İnanmak neyse de, Bir de iman düştü gönlüme İstanbul ! Şaha kaldırdın atları, Kıyama getirdin düşleri Düğüm ettin elleri Dilime sabrı lal kıldın Toprağında secdeye vardım... Sen; Ruhları birbirine mıhlayan mana Surların gölgesinde bıraktın beni Bunca gam bunca gurbet bunca keder Boğazını yarıp geçtim diye mi? Allah okuttun minareleri Ezan dinlettin, hu dinlettin Güneşi batırarak Ortaköy’den Beni, güzelliğimi, asilliğimi Gör dedin... Gördüm, yetmedi Sev dedin Sevdim, yetmedi Ver dedin Verdim... Düşmeseydin mübarek bir dile Fetih diye düşer miydin Fatih’in gönlüne Sana karadan yürüdü gemiler Bin istendin, bir alındın Sen her halinle bakire, Çağlar boyu yaşayan Meryemsin... Sen, İstanbul! Gel... Ve (yaşattığın/bir) Fatih edasıyla doğrul... |