ÇIĞLIĞINDA ÜŞÜDÜĞÜM KADINLAR...
Bugün yine sessiz çığlığını duydum kardelenler altından
Yangın yeri yüreğinde bir gül vardı açamamış ,kan kırmızısı Vuruyordu yamaçlara çığlık çığlık hıçkırığın... Ellerin ürkekçe yakarıyordu hain,öfkeli yüreklere dokunup Boynundaki görünmez zinciri tutuyor sürüklüyordu töre,mahalle baskısı,erk Gözlerinde yaşanmamış çocukluk, dokunulmamış gençlik aşklarının sanrısı Gözyaşlarında saklı emzikteki bebeğinin kaygısı... Yaşanmamış yıllarda yaşamış gibi yapmanın acıtan yorgunluğu bedeninde, Cam kırıkları gibi savrulmuş dört bir yana düş kırıklıkları, ana rahminden miras, Yok sayılan sesinde kalmış sıcak yuvası, Kara toprak kara yasta yalnızlığında... Adını unutmuş bedeninde hapsedilen duygular, Ne yana baksa uçurum ,ne yana baksa çaresizlik, Kalabalıklar içinde boş yürekli insanların hoyrat duyarsızlığı tekmelerin acımasızlığında... Şiddet bazen bir çocuğun çığlığında saklı : ’ Beni de atmayacaksın değil mi baba!’ Bazen buruk, klasik bir yalanla dolu mor gözlerde utanmazların utanmasın taşır : ’ kapı çarptı!... Bazen ’yolunmuş bir tutam saç’ ta gerdek yatağında, korkuları bir uçurumun kenarında çaresiz, ha düştü ha düşecek küçük gelinde... Bir kurşun, bir bıçak sıcaklığı taaa ’ana ’lığımın üstünde... |