VURGUN…!
VURGUN…!
Vurgun yedim bu sabah Ne şiir ne masal nede roman olurdu Hece hece çözdüğüm cümlelerinde Mısraların anlatamaz İfadesi yok sözcüklerinde Vurgun yedim bu sabah Karanlığın şarkısını susturdu Yüreğindeki zifirliğin Fersiz çaresiz güneş Gece gündüzle telaşa düşmüş Yolunu şaşırmış Gök yüzünde perişandı ay Kör olmuş zaman Mekanın dilleri lal Yağmurun karası yok ki Sana neyi anlatayım Vurgun yedim bu sabah Hangi mevsim Söyle bana seni anlatabilir Hangi zaman tutar elimden Ve ben kaç zaman beklerim Yazı doğuracak baharı Toprak buz Gök ayaz Rüzgar esiyorken beyaz Sandım sendeki naz Anlamaz anladım bendeki bu yürek Seni hiç anlamaz Camdan derelerin olmuş Bağların bahçelerin buza doymuş Yasa bağlamış doğa kendini Ağacın kökleri dalına küsmüş Yakıştıramamış beyaza kendini Bir geline yakışırdı beyaz Bir de ölüme Sen nasıl yakıştırdın şimdi söyle Kan kırmızı gülüme Susmuş çareler Elemin yüzü kara Ağlıyorken dondu umut yarına Ve tüm mahlukat Bilinmeze yol alıyordu şuursuzca Kaç zamanda Hangi yürek ısıtacak Söyle sendeki zulümü Vurgun yedim bu sabah Umutlara koşarken sabahlarım Yanmadım harlanmadım Küllenmeden buharla dondu damarlarım Uçtum uçamadım Kanadım yok çırpamadım Öyle bir yapıştın ki kaçamadım Gözelerim sarkıtlarında Vurgun yedim bu sabah Sen alırken sonsuzluğa umudunu Ben kaybettim umuda açılan yolumu Vurgun yedim bu sabah |
keyifliydi
SEVGİYLE..