ESKİDEN ESKİDİM!...Şiirin hikayesini görmek için tıklayın "ESKİDEN" adlı bu alıntıdan esinlenerek az NOSTALJİ yapmak istedim...
ESKİDEN..... Eskiden; Çember çevrilir, Su musluktan içilir, Ağaçlara tırmanılırdı. Bebekler bezden, Silahlar tahtadan, Resimler kömür karasından yapılırdı. Kızlara ninelerinin, erkeklere dedelerinin İsimleri konulur, Saatli maarif okunurdu. Komşuda pişen Bize...Bizde pişen komşuya düşerdi. Geceler ayaz, Sokaklar karanlık, Yıldızlar parlak olurdu. Turşu, salça, mantı Evde yapılır, Karpuz kuyuda soğutulurdu. Erik ağacının çiçeği, Pencere camımıza yaslanır, Güz yaprakları bahçemize düşerdi. Kardan adam yapılır, Evlerde soba yakılır, Kış gecelerinde masal anlatılırdı. Merdiven çıkılır, Aidat ödenmez, Yönetici seçilmezdi. Evler badanalı, Sokaklar lambasız, Mahalleler bekçili olurdu. Ajans radyodan dinlenir, Çizgi roman okunur, Defterlere kenar süsü yapılırdı. Hayat, Arkası yarın gibiydi, Kesintisizdi. Her gün yaşanacak bir şey vardı. Herkes kendi düşünü kurar, Kendi hayatını oynardı. ŞİMDİ Şimdi, Herkes Yoğun, Yorgun Ve Tek başına...
Eskiden,
Belki bisikletimiz, şarjlı uçağımız yoktu ama En özgüründen kağıttan uçurtmalarımız, Çubuktan atlarımız vardı. Uzun eşek, çelik çomak oynar, Yakartopla can yakardık. Bebekleri bezden, silahları tahtadan Yarin kömür karası gözlerini, Kömür karasıyla çizer, Defterlere kenar süsü yapardık. Bulutlar yüksek, Yıldızlar parlak, Geceler ayaz ve sessizdi. Balkonda mangal yakılmaz, Aç insanların rüyalarına karabasan gibi çökülmezdi Komşuda pişen bize, bizde pişen komşuya düşerdi İnsanlar dertliyle dertlenir, üşüyenle üşürdü Akşamın karanlığında çocuklar sokakta oynar, Anneler kapıdan seyre dalardı Caddeler bekçili ve lambasız Ay ışığı, ıssız yüreklere sızan ışıktı. Büyüklerin yanında sigara avuç ayası yakar, Babayla kadeh tokuşturulmazdı, Hayayla harmanlanmış yüreklerimiz vardı. Bir mesajla binlercesi avutulmaz Bayramlar göstermelik yaşanmazdı Mektuplar yazılır, yare nameler dizilirdi. Sobalar yakılır, kestane közlenir, Uzun Kış gecelerinde, Büyüleyen masallar anlatılır, Çocuklar hayal aleminde kaybolurdu. Zoraki selamlaşmalardan uzak Her tebessümü bir sadaka olan, Gülen çehrelerde güller açardı. Ajans radyodan dinlenir, Arkası yarın piyesler iple çekilirdi Hayat kesintisiz, arkası yarın gibiydi. Akşamları sakin, Sesler elizan kadar hoş Yürekler nasırlı ama Şuur ve iç huzuru deryasıydı. Düşünmekten bitap düşüren sevilmekten yana telaşla dolu sevdalar yaşanırdı Çakalların esamesini okutmayan Çatal yürekli insanlarımız vardı. Belki yatı, katı yoktu bu insanların ama Herkes kendi aleminde Gökyüzüne uzanan hayaller kurar, Yazdığı senaryoda kendi hayatını oynadı Her gün yaşanacak bir şeyleri vardı. Mum ışığında yapılan ödev Gaz lambası fitilinde titreyen ateş Taş plakta inleyen name Daha yoldayken ucundan koparılan ekmek Ziline basıp, camını kırdığımız komşu, Geriye bakıldığında, Yaşanılan her şey zamanla yarışan Yağmurdan sonraki toprak kokusuna hasret Düş misali koca bir yalan!... Şimdi ise bir Yusuf’un çocukluğundayız Züleyha’nın uğramadığı derin bir kuyunun kuytusunda!... Herkes yoğun, Yorgun ve Mahşeri kalabalıkta Herkes yapayalnız TEK BAŞINA!... Eskiden eskiyen yüreğim ah!... Belki de modern olamayışım eskiden eskidiğimdendir… ŞÜKRÜ AKTAŞ |