Ağlasam…
Gözlerimizin gördüğü; yada uzaktan işittiğimiz
ölümlerin bir kader gibi bizi sarmaladığı, ve acısını yüreğimizde hissettiğimiz insanların kayboluşlarını, alnımıza yazılmışçasına sineye çektiğimiz ve farkına varamadığımız HAYATLAR; HAYATLARIMIZ… doğmak , yaşamak, ölmek kıskacında bir kabulleni… nasıl olsa birgün öleceğimden öte; birazdan ölebilirim düşüncesiyle yaşamak… Ve bunların yaşama kattıkları ile kaybettirdikleri arasındaki ince çizgi.. oy hakkımızın olmadığı bir rus ruleti… bu hikayenin farkında olan bütün insanların kaybedeceğini bile bile cepheye gittiği bir savaş… ÖLÜM-KALIM SAVAŞI… Farkında olduğumuz varoluşumuzla farkına vardığımızda yok olduğumuz bir hayat. ve bir iç sesi yükseliyor kadından: ‘’ bu gün yine yeneceğim ölümü’’ işte böyle ölüm; zaman zaman kendini hatırlatır bunu hayat devam ederken ve unutmak diye bir duygu varken yaptığı için bazen ölüm ölene kadar unutulur… bizi koydukları dar bir dünyada bazen birbirimizin önüne geçtik; ama ölümün önüne geçemedik.. nafileydi yaşama sonsuzlaştırma adına ölümüne niyetlenmiş yeminler onun hikayesi hayatın kaldığı yerden değil ölümün hatırlandığı yerden başlıyordu bu yüzden… kadın için hayat ne olduğunu anlamak kendini sorgulamak ve geçmişi hatırlamaktı. inancı sorgulamaktı. kafası bunlarla meşgulken neyi ne kadar yaşayabilirdi ki? veya kendi olmayan biriyle ne kadar birlikte olabilirdi ki? ağlasam şimdi; çevreme ağlasam, kendime ağlasam içimdeki yaşama sevincine; yaşayamadıklarıma dair kine ağlasam… göbeğimiz kaderin yazıldığı yerden ayrı kesilmiş ne olur ki yine ağlasam… Mısra Mumcu |
nasıl olsa birgün öleceğimden öte;
birazdan ölebilirim düşüncesiyle yaşamak…
Ve bunların yaşama kattıkları ile kaybettirdikleri arasındaki ince çizgi..
oy hakkımızın olmadığı bir rus ruleti…
bu hikayenin farkında olan bütün insanların
kaybedeceğini bile bile cepheye gittiği bir savaş…
ÖLÜM-KALIM SAVAŞI…
Anlam doluydu anlatım severek okudum
Usta kalemi engin yüreği;
____________________________________Saygıyla selamlıyorum