DIVANE GÖNLÜM
Bir hıcran ateşi yine sardı gönlümü
kıvrandım yandım ama yine hüzünlü açtım mazi sayfalarını bir de ne gördüm manzara gayet çetindi kurtuluş ancak ölüm ölmek ecelde bize şimdi yanmak düştü söndürelim derken maskemiz yere düştü utandım halimden meğer insan asiymiş kendini kibirle usanmadan yiyermiş sırtlanlar bile şaşar dedim halime bir çekidüzen verirmisin kendine bir sağa baktım birde sola heyhat oda ne garplılık adı konmuş meğer şu halime uşak etmişler busa olmadık amma hala olamazdık zaten kudursada bu dünya görüp müslümanın acınacak halini hicranım yine sardı vardım ağlamaya ağlamalıydım halimize ağlamalıydım çünkü bu ümmet garabet içinde yanar nasıl ağşamazsınki bu ümmetin haline sanki zalim haklı haksız bu insanlarimiş biçare zavallıyı kana boğuyorsunuz tükürmek istiyorum alçak yüzsüze vallahi acırım yükrüğüme kıyamam alçaklığın bu kadarına bağrıma basamam garabet içinde döndüm faydası yok sandım açtım ellerimi rabbim yandım ha yandım beniyak lakin o masumları avfu mağfiret eyle ancak diner acım bu pervasız halimle huzuruna gelecek yüz kalmadı ey rabbim elden bir şey gelmiyor olduk evladı yetim bu zillet bize yakışır lütuflar ancak senden usandım bu zillet halimden affeyle rabbim mülk senin malik sensin acizlik bize düşer ey halıkı zülcelal yoktur senin ezelin arzu sena seni söyler diller sana aheste düzerler lalü güher diller sana babu aheste sıdk senin vasfın doğruluk senin vasfın zaruret bize lütfun olmazsa şayet yarab bizi mahşerde eyleme zillet kıyamette bizi şuurla mahkeme et |