Haliçte Aralık Akşamları -1971Şiirin hikayesini görmek için tıklayın HALİÇTE ARALIK AKŞAMLARI
Bu anımı kısaca özet olarak anlatırsam -1971-yılının Ocak ayında çocukluğumdan beri hayalini kurduğum İstanbul’ a geldim bu benim ilk gelişimdi otuz yedi lira parayla yola çıkmış -16- lirasını posta trenine vermiş üç gece iki gündüz yolculuktan sonra karla karışık yağmurlu bir günde İstanbul’a inmiştim İlk geceyi Beşiktaş’ta Pazar yeri denen semtte eski bir otelde geçirdim sabah kalktığımda İstanbul bembeyaz karla kaplıydı inşaatlarda iş aramak için dolaşmaya başlamış fakat iş bulamamış akşamüzeri geceyi nerede kaçırırım derdine düşmüştüm cebimde iki üç lira param kalmıştı onu da korkumdan harcamıyordum aklıma köyde amcamın anlattıkları geldi evi olmayanların galata köprüsünün altında yattıklarını duymuştum hemen oraya gittim köprünün altında iki üç yerde ateş yanıyordu ilk ateşin yanına yaklaştı selam un aleyküm dedim ateşin yanındakiler aleyküm selam sende kimsin dediler Ben otel param yok bende dedim bu gece burada kalayım Adamlar Ya öylemi paran yoksa buladada kalmazsın Ben sadece iki üç livara param var deyince ver bakayım onları dediler Vermek istemedim zorla aldılar beni tartakladılar ve kovdular oradan uzaklaşıp halicin kıyısında ateş yakan balıkçıların yanına gittim onlarda beni kovdu o geceyi sıfırın altında o soğukta haliç in kıyısında geçirdim o günün anısına bu şiiri -1996 -da yazdım Başımdan geçen bu gerçek hikâyemi anılarımda tamamını bir gün okuyacaksınız inşallah Ayaz Bir öpücük kondurmuş Kızaran yanağıma Gurbet kurşun gibi Ağır ağır eriyor yüreğimde İstanbul benden habersiz Ben İstanbul’a küs İstemiyor beni haliçte aralık akşamlar Dalgalar hırçın sular huzursuz Hava soğuk rüzgârlı üşütüyor surları Haliç yüzüme bakmıyor Beni sevmiyor İstanbul Boğazda poyraz dörtnala bu akşam Gölgeler kandillerden sıyrılmış Sessizce dolaşıyor Eyüp tepelerinde Haliçte gülümserken tarihin ihtişamı Suların şavkı oynaşıyor İsli yüzümde benim Biliyorum Bana kızıyor bu gece İstanbul Karakış çatık kaşlarıma takılmış Beraber gelmişi sanki ta benimle Erzurum’dan Sırtımda anamın ördüğü mor yelek Ayağımda tabanları yırtılmış Kurşun marka Trabzon lastik ayakkabılar Kız kulesine bakıyor nedense hep çukur gözlerim Meteliksiz kaldığımı kim bilir Ne haliç anlıyor beni nede delik ceplerim Bir inilti patlıyor rüzgârın ensesinde Konağın gölgesine kaçışıyor dalgalar Aç susuz yürürken haliç in kıyısında İstanbul hayallerim taşlaştı kursağımda Uyku kirpiklerime ucuna tutunmuş Korkuyor sokaklardan kapanmıyor gözlerim Bir parmaklarımın ucu sızlıyor Birde ben üşüyorum Hadi hadi siz söyleyin yıldızlar Bu şehri seviyorsam Ben kimden korkuyorum Ne hasret bitiyor yürümekle Ne açlık eksiliyor karanlığa girmekle Bir yamalı ceketim birde gurbet var üzerimde Dişlerim takırdıyor keman çalarken çenem Süleymaniye’deki kandiller Yavaş yavaş kayboldu gözlerimde Umutlarım erirken kuytu karanlıklarda Aldırmıyor yağmur garipliğime benim Haliçte zalim haliçte hain aralık akşamları Duymuyor beni deniz görmüyor beni İstanbul Geceye versem rüzgâra satsam kim alır beni Aralık soğuğunda bir ben varım haliçte Bir gurbet birde beni ağlatan Aralık akşamları Şair Muhittin Laçin |