İnsana Değer…
….Biz insanı en güzel biçimde yarattık.(Tin 1-4)
Sevgili peygamberim, İnsana değer verdi.
Irk, cins, mal, makam, mevki ayrımı gözetmedi.
İnsan onurunu kıran sözü men etti.
Büyüklük göstermedi, tüm davetlere gitti.
Toplumda ki herkesle birebir ilgilendi.
Bazen ata- deveye, bazen merkebe bindi.
Kimsesize, yetime, öksüze sahip çıktı.
Kadınları hor gören, anlayışları yıktı.
insanlara içten ve samimi davranırdı.
Kimin bir derdi olsa kapısı çalınırdı.
Bir kişiyle konuşsa, ona yüzünü döner.
Biriyle karşılaşsa, ona tebessüm eder.
Kızı Fatıma gelse ayakta karşılardı.
Herkes yanında kendisini özel sayardı.
Huzuruna bir adam titreyerek çıkmıştı.
Peygamber tesellli ederek yatıştırmıştı.
Bende kurumuş et yiyen ananın oğluyum.
Bazen ağlar ,bazen
güler ,
Allahın kuluyum.
Bir
çocukla konuşsa, eğilerek dinlerdi.
Sözü bitmeden kimsenin sözünü kesmezdi.
Bir gün yanlarından bir cenaze geçiyordu.
Cenazeyi görünce Hemen birden doğruldu.
Yanındakiler dedi: O bir yahudi Ya Nebi
Acep nedir geçerken kalkmanızın sebebi?
Resulullah buyurdu: O bir insan değil mi?
B
aşkaları ağlarken, insan olan
güler mi?
Güven….
‘’Yine onlar ki, emanetlerine ve verdikleri
sözlere riâyet ederler.’’ (Mü’minun -8)
Asla
yalan söylemez, emaneti korurdu.
‘’Doğruluk Cennete götürür’’ diye buyurdu.
Mekkeliler değerli malları getirirler,
Yolculuğa giderken Ona emanet ederle.r
Herkesin nazarında güvenilir biriydi.
Asla sözünden dönmez, hep sözünün eriydi.
Düşmanları doğruluğunu tasdik ettiler.
Daha küçükken Ona ‘’emin’’ ismini verdiler.
Mekke içinde herkes dürüstlüğünü duymuştu.
Hazreti Hatice’yle ortaklık kurulmuştu.
Güvenini kazandı. Hazreti Hatice’nin
Haber gitti ‘’Ya Muhammed benimle evlenin’’
Hacerül esved taşı her kabile; ‘’ben’’ dedi
El emin hakem oldu, adil bir karar verdi.
On yıl
barış olacak, Hudeybiyede karar.
Bir anlaşma; zahirde müslümanlara zarar.
Mekkelilerden biri şayet İslam olursa
İslama katılmak için bir çare bulursa
Anlaşma gereği Müslümanlar reddedecek,
Çile çekmeye Mekkeye geri dönecek.
İmza atılmıştı ki Ebu Cendel göründü.
Sözde durulacaktı, kederli geri döndü.
‘’Sabret’’ dedi. ol Nebi; ‘’
Allah çıkış gösterir’’
Çektiğin çilelerin karşılığını verir.
Anlaşmayı bozmadı, sözünde durdu Nebi.
Herkese güven verdi, kalplerden vurdu Nebi.
Her sözü söylediler
yalancı demediler.
Gözlerde perde vardı, gerçeği görmediler.
Peygamberin evini müşrikler kuşattı.
Ol resulden talimat Ali yatağa yattı.
Yarın emanetleri sahibine ver Ali
Nerde olursa olsun dürüstlüktü her hali
Bir buğday çuvalına elini daldırmıştı.
Altta ki buğdaylardan elleri ıslanmıştı.
‘’Aldatan bizden değil’’ diye uyardı Nebi
‘’Üstü kuru buğdayın neden ıslanmış dibi’
‘’Ya Resulallah!
yağmur yağdı buğday ıslandı.’
Sonra üstü kurudu, ıslak yer altta kaldı.’’
‘’Neden altını üste çıkarmadın buğdayın,
Kusurları söyleyip öyle malları satın’’
‘’Yalandan kaçının ki iman kaçar
yalandan’’
Doğru yola iletir ayrılmayın Kurandan
İLİM…
…De ki: ’Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?
Doğrusu ancak akıl sahipleri öğüt alırlar.’(Zümer-9)
‘’Farzdır ilim öğrenmek; mümin olan herkese.
İlim kayıp malıdır, almalı hemen görse
İlim çinde de olsa, mümin gidip almalı.’’
Asrın imkanlarından hiç geri kalmamalı
Bunlar peygamber sözü
Allahın emri ‘’oku’’
İlimle bulur kişi
Allaha giden yolu
Bedirde yetmiş kişi müşriklerden esirdi.
Okuma öğrettiler, özgürlükler verildi.
Mescidin bitişiği peygamber okuluydu.
Onlar Ashabı suffa, hepsi Hakkın kuluydu.
Kainata yaydılar ol Resulün nurunu
İns ü cin bütün
dünya hep duydu zuhurunu.
Bir gün mescide girdi, iki topluluk gördü.
Her ikisinden hoşlandı, birini çok övdü.
Gruplardan birisi ilim öğreniyordu.
Diğeri ise nafile namaz kılıyordu.
İlim öğrenenlere katıldı Resulullah
‘’Ben de bir öğretmenim’’ buyurdu Resulullah
DANIŞMA(İSTİŞARE)….
..iş hakkında onlara danış, fakat karar verdin mi
Allah’a güven,
dogrusu
Allah güvenenleri sever.(Ali İmran-159)
İnsanların fikrini almaktır; istişare.
Akıl akıldan üstün bulunur elbet çare.
Akıllı kişi o ki aklını kullanandır.
‘’İstişare et!’’ emri
Allahtan bir fermandır.
Resulullah Bedirde ordusunu topladı.
Birer birer görüştü, nabızları yokladı.
Ya mişrik ordusuyla mertçe çarpışacağız.
Ya da kaçan kervanı takipe alacağız.
İstişare sonucu
savaş ilan edildi.
Gökten indi melekler, ilk zafere erildi.
Ondört
şehit verildi, düşmandan yetmiş ölü.
Müslümanlara geldi Haktan zafer ödülü.
Bedirden bir yıl sonra Müşrik ordusu üç bin,
‘’Ya savunma
savaşı ya meydan’’ karar verin.
Resulullah savunma
savaşı istiyordu.
Meydan
savaşı dendi çoğunluğa uyuldu.
yediyüz kişi üç bin kişiye karşı durdu.
Uhut dağında hazreti Hamza
şehit oldu.
Uhuttan iki sene sonra müşrikler on bin,
Etrafında hendek,Medineyi Münevverin.
Selmani Farisi’nin fikri kabul edildi.
Hendek kazılmasına o an karar verildi.
MERHAMET…
‘’Biz seni ancak alemlere rahmet olarak gönderdik.’’(Enbiya-107)
O rahmet peygamberi herkese şefkatliydi.
O geldi kainata, gözlerde ki yaş dindi.
Annesinden doğunca;’’ümmet’’ diye ağladı.
Ağlayan bir devenin derdini O anladı.
Bir
bayram sabahıydı bir yetim
çocuk üzgün.
Kenarda durmuş,
çocukları seyre dalmıştı.
Sende oyna çocuğum en güzel
bayram bugün.
Diyerek Resulullah çocuğun yanına vardı.
Ben nasıl oynayayım ey
Allahın Resulü!
Ben hem öksüz, hem yetim;
annem
babam bir ölü
Resul elinden tutup eve götürdü o gün.
Asrı saadetteki mutluluğu bir görün.
Ayşe
annen, fatıma ablan olsun ne dersin.
Önüne kondu yemek, söyle kızım ne yersin.
Çocuk şen şakrak,
çocukların yanına döndü.
Bir yuvası olmuştu, çocuğun yüzü
güldü.
Diğer
çocuklar gördü Kızın mutluluğunu.
İmrendiler yetime, bıraktılar oyunu…
‘’Keşke!’’ dediler ‘’bizde olsaydık birer yetim.’’
‘’Resul
babam olsaydı,
dünyada ne isterim.’’
Torunlarıyla oynar çıkarlardı sırtına,
Yolda bir
çocuk görse bindirirdi atına.
Bir
savaşa çıksa önce nasihat ederdi;
‘’Çocuk,
kadın, yaşlıya dokunmayınız’’ derdi.
’Savaş esirlerine yedirin ne yerseniz,
Kölelere aşırı vazife vermeyiniz.’’
Bir gün ordu dönerken
savaştan Medineye;
Bir köpek ve yavrusu çıkmıştı önlerine.
Döndü ordunun yönü nöbetçi dikti resul
Köpekler korundu, geçti asker usul usul…
O rahmet Peygamberi herkese merhametli
Kurda kuşa insana her canlıya şefkatli
Ey
Allahın Resulü bize de şefaat kıl
Ey kaybolan insanlık Onun peşine takıl
‘’Merhamet etmeyene
Allah merhamet etmez’’
Mümin o kimsedir ki asla sözünden dönmez
AF VE AF…
(Resûlüm!) Sen af yolunu tut, iyiliği emret
ve cahillerden yüz çevir.(Araf-199)
Mekke düşman olmuştu, Medineye göç etti.
Sekiz yıl sonra döndü, cümlesini affetti
Temizledi Kabeyi putlardan Resulullah
Aleme rahmet diye gönderdi Yüce
Allah Hiç kimseye kin gütmedi, intikam almadı.
Bir ömür boyu kimsenin kalbini kırmadı.
Enes bin Malik der ki ‘’Peygamberin yanında
On yıl hizmet ettim asla azarlamadı.’’
Bir damar vardı ki Resulullah’ın alnında
Bir Haksızlık olduğunda ortaya çıkardı.
Nefsi için kimseye kesinlikle kızmazdı.
Hata yapan kulları affeder, kınamazdı.
Amcasını
şehit eden hazreti vahşiyi
Ona emri veren hazreti hint’i affetti
ÇALIŞMAK…
Boş kaldın mı hemen (b
aşka) işe koyul(İnşirah-7)
Resulullah buyurdu;’Lokmanın hayırlısı
Kendi emeği ile kazanılan lokmadır’
Müminin helal işte, ibadet çalışması.
Helal yenilen yemek en lezzetli gıdadır
Resulullah evinde odayı süpürürdü.
Söküğünü diker, kendi işini görürdü.
Pazardan alış veriş yapar, kendi taşırdı.
Ashabıyla beraber her
zaman çalışırdı.
Azalsın diye amcasının sıkıntıları,
Çocukluğunda güttü, dağlarda koyunları…
Ticarete başladı, amcasının yanında,
İtibar kazanmıştı, Kureyşin nazarında,
Hatice Anamızla kurulmuştu ortaklık.
Gücü yetene helal değil asalaklık.
‘’Rızkın onda dokuzu ticarette’’ demişti.
Meysereyle beraber, Suriyeye gitmişti.
Gençliğinde Kabenin tamirinde çalıştı.
Amcasıyla beraber ticarete alıştı.
Çıktı bir gün sefere, Ashabıyla beraber,
Yemek yapmak için görev almıştı her nefer.
Ashabdan biri dedi ‘’ben koyunu keserim.’’
Biri ‘’ben parçalarım’’ biri de ‘’pişiririm’’
Resulullah ta:’’Ateş için odun toplarım’’
Dediler ‘’sen yorulma biz hepsini yapalım’
‘’Siz çalışırken benim çalışmamam olur mu?’’
Müslüman, b
aşkalorı çalışırken durur mu?
Mekkeliler geldi,Medideyi kuşattılar
Peygamber de hendek kazmak için çalıştılar.
Kuran’ın emrine uy, gerçekleşsin diriliş.
’Bir işi bitirince b
aşka bir işe giriş ’
Boş durmadı ol Resul dolu dolu yaşadı
Komşu, hısımı gözetti, yetimi okşadı.
SABIR…
‘’Biz sizi biraz korku, biraz açlık ve biraz mallardan,
canlardan ve ürünlerden eksiltmeyle imtihan edeceğiz.
Sabredenleri müjdele!’’(Bakara-155)
Müşrikler Peygamberi öldürmek istediler.
‘’Ebter’’ dediler, Peygamberle alay ettiler.
Resul, ayet okusa gürültü çıkardılar.
Müslümanları kızgın kumlara yatırdılar.
Onca zulme sabretti, davasından dönmedi.
Hak yoldan ayrılmadı, kötü söz söylemedi.
Davandan dön dediler, para pul vadettiler.
İstersen gel, başımıza kral ol dediler.
Resulullah buyurdu ‘’bir elime
güneşi,
Diğer elime ayı verseniz yine dönmem.’’
Metanette ol resulün bulunmaz bir eşi
Doğru yoldan ayrılmaz toplansa bütün alem.
Sabretmek zorlukları birer birer aşmaktır
Bir küheylan olup, çatlayasıya koşmaktır
ADALET…
‘’Şüphesiz ki
Allah, size adaleti, iyilik yapmayı
ve yakınlara bakmayı emreder; hayasızlıktan,
fenalıktan ve azgınlıktan nehyeder.
Öğüt almanız için size böyle öğüt verir.’’(Nahl-16)
Resulullah adildi, adaleti gözetti.
‘’İşçiye emeğini hemen verin’’ diye emreti.
Medinede bir
kadın, bir hırsızlık yapmıştı.
Sahabeden ileri gelenler toplanmıştı.
‘’Üsameyi gönderelim’’ Resule Dediler.
Peygamberden
kadının affını istediler.
‘’Kadın’’ dediler, ‘’soylu bir ailenin kızı’’
Bu teklife peygamber asla olmadı razı.
‘’Eğer kızım Fatıma da yapsaydı hırsızlık
Ceza vermeye terettüt etmezdim bir anlık,
Sizden öncekilerin helak olma sebebi
Zengin affedilir, ceza alırdı garibi’’
Cahiliye dönemi; haklıydı güçlü olan…
Zulüm görse hakkını savunamaz gariban
Mekke’nin dürüst bazı ileri gelenleri
Dediler savunalım biz zulüm görenleri
Hakkı savunmak için kuruldu Hılful fudul
Hakkı savunanlara katılmıştı ol Resul.
Mehmet BULUT