SON VEDA MEKTUBU
son bir kurşun....!
onu da acılarıma sakladım... biliyorum, bu günün telaşı hiç bitmeyecek...! dünden kalan yorgunluklarıma seslendim kapımı açtım yalnızlıklarıma kokularını silmedim öfkelerimin parmak izlerime dokundum son defa yokluğunun soğukluğunu unutarak... uykulu gözlerimi silip, karabasanlarıma selam verdim bugün ilk defa gülüşlerimle yıkadım hayretle bakan yüzlerini akşamdan kalma sarhoşluğumu vurdum bilmezliğimle kulağımda kalan şarkının nakaratını salarak sokaklara yürüdüm yürüdüm yürüdüm... ruhum evet.. dağınıktı en az şaçlarım kadar yalnızlığım evet... açtı en az karnım kadar vaktim mi ? belki de yiyeceğim son simit kadar...! zaman... bu aralar cimrilik yapıyor sana hep vakitler dar gecelerin örtüsü hep açık, yarım üşütüyor beni hep hasretin kapıdaki gözlerim hep kan kırmızı biliyorum vakit geliyor yokluğunun tortusu artık en dibime vuruyor özlem... siyah ve beyazın en gri hali düşmemek için rüzgara karşı duran bir yaprak bense üşümüş bir kedi...! bekliyorum kapından almanı içeri anlamanın ötesine geçtim ben artık varlığındaki yokluğunun tuzuna karışıyorum an be an düşüncelerim yalın çırılçıplak aklımda kalan yalnızca ela gözlerin onu da giderken gözlerime iliştireceğim keşke.. son bir demlik çay içebilseydim senle suskun anlatımlarını toplayabilseydim dudaklarının arasından dokunmadan dokunabilseydim o kalbinin iz düşümünden hasretimi yerden yere vurabilseydim cigaramın dumanını bırakırken şehrine ah be adam...! yine ne küfürler birikti sensizliğimin dağınıklığından son veda mektubumu bırakıyorum özlediğim kokunun tam yanına bu defa üstünü örtmüyorum çığlıklarımın bağıra bağıra anlatsınlar diye sana bir de gece siyahı şaçlarımı bırakıyorum imzamın altına ister al ellerine kokuma dokun ister bırak yüreğine, kendi yüreğine dokun istersen gel, yetiş.... sensizliğimin son kurşununa dokun...! /NergizA/ |
siyah ve beyazın en gri hali
düşmemek için rüzgara karşı duran bir yaprak
bense üşümüş bir kedi...!
bekliyorum kapından almanı içeri
anlamanın ötesine geçtim ben artık
varlığındaki yokluğunun tuzuna karışıyorum an be an
düşüncelerim
yalın
çırılçıplak
aklımda kalan yalnızca ela gözlerin
onu da giderken gözlerime iliştireceğim
keşke..
son bir demlik çay içebilseydim senle
suskun anlatımlarını toplayabilseydim
dudaklarının arasından
dokunmadan dokunabilseydim
o kalbinin iz düşümünden
hasretimi yerden yere vurabilseydim
cigaramın dumanını bırakırken şehrine
ah be adam...!
yine ne küfürler birikti sensizliğimin dağınıklığından
son veda mektubumu bırakıyorum
özlediğim kokunun tam yanına
bu defa üstünü örtmüyorum çığlıklarımın
bağıra bağıra anlatsınlar diye sana
bir de gece siyahı şaçlarımı bırakıyorum imzamın altına
ister al ellerine kokuma dokun
ister bırak yüreğine, kendi yüreğine dokun
istersen gel, yetiş....
sensizliğimin son kurşununa dokun...!
Sevgili şairem,şiiriniz yüreğimdeki dillendiremediklerime tercüman oldu,veda etmek ne zordur,ne yaman girdaptır bilirim...Son kez görüştüğünüzde bilememişsinizdir onunla son görüşmeniz olduğunu... Yeterince sıkı sarılamamışsınızdır ona. gitme kal diyememişsinizdir, beni bırakma diyememişsinizdir.... Vedalaşırken söylenebilecek binlerce şeyi söylememişsinizdir çünkü yarın gene görüşürüz nasıl olsa diye düşünüyorsunuzdur o sırada, hadi olmadı öbür gün dersiniz içinizden...Bilmezsiniz ki, öyle bir yarın yok, bilmezsiniz... Bilseniz daha çok bakardınız o elâ gözlerine, daha sıkı sarılırdınız ona, kokusunu öyle bir çekerdiniz ki içinize unutmamak için... Bilseniz yüzünü saçlarını ellerini öperdiniz ağlaya ağlaya...Onu bir daha görüp göremeyeceğinizi, belki başka bir boyutta kavuşup kavuşamayacağınızı bilmiyorsanız yapacak tek şey kalmıştır artık ayrılırken, o veda edemediğiniz son görüşmenizde söyleyemediğiniz her şeyi yazar durursunuz, kafanıza kağıtlara... Hiç iyileşmeyen bir yara olur bütün o sesler harfler aklınızda... Seni seviyorum dersiniz, kendine dikkat et dersiniz, seni özleyeceğim dersiniz...Sarılamazsınız, koklayamazsınız, koruyamazsınız ama her vedayı sonmuş gibi yaşamak lazım belki de o yüzden, ayrılırken birilerinden sıkı sıkı sarılmak, koklamak, doya doya bakmak lazım sevdiklerimize...Geri gelmeyecek bir an olabiliyor çünkü o veda anı, el sallayarak geçiştirdiğimiz veda etme anı, ve sonsuza kadar kanayabiliyor...O gelirken yanında getirdiklerini bilmeden gelir. sen onun gelirken senden neler götüreceğini bilmeden beklersin, sonra çıkagelir o ve sanki hiç gitmemiş gibidir...Korku yoktur, cehennem hiç yaratılmamıştır sanki... Acı sadece bir eski zaman hikayesidir senin sadece duyduğun ama hiç tatmadığın...Geçirilen her saniyenin iki insanı eritip bir evin içinde akkor haline getirdiği ve tek kıldığı bir evrende, bu iki kişiden birisi bambaşka bir şehre aitse, o gideceği anda onun sadece gölgesi gider sanki. bedeni değil. içerde bir yerlerde hala sesi duyulur o evin içinde...O geri gelecektir. geri geleceği güne dek sen o'nun sende bıraktığı izleri toplarsın bir köşeye ve seyre koyulursun evi. banyoda bıraktığı saç telleri, acik unuttugu yatak odasinin isigi, içip bitirdiği sigara paketleri, ayakkabısının holdeki izi. hepsi birer birer selam verir sana. gülümsersin.Beklersin ,bir söz,bir mesaj,bir özledim,seni çok seviyorum sözü...Beklersin,beklersin,beklersin...
o geri gelecektir.
o geri gelir.
gelir.
Bitmez bu hikaye sevgili can şairem, hiç bir veda, sonsuza dek sürmez. hepsi birer birer yokulur o'nun yarattığı sessizlikte,ne zor şey...son bir kez daha bakılan o yüzde senden bir parça kalsın istersin hep. susulur ya bir an, aslında en çok konuşulan zamanlardır onlar. gülümseyerek hatırlasın beni diye de yüzüne yalandan kondurduğun kıvrımlarla "hoşçakal" dersin, geri dönsün,yeter ki yanımda olsun diye dualar edersin....Yüreğime dokundu her mısranız,her sözünüz...içim kanaya kanaya kalbimi o sevda dolu yüreğinizin yanına bırakarak gidiyorum bu duygu yüklü sayfanızdan...sağlıcakla kalın...bir kez daha aşk-olsun size sevgili şairemdiyorum ..... peri
Hüzünlü peri tarafından 1/20/2014 9:53:44 PM zamanında düzenlenmiştir.