Kolonya Şişesi
Uyanırken karanlık bir günün aydınlık sabahına,
Doğruldum uykunun verdiği yorgunlukla yatağımdan. Aralayıp perdeyi baktığımda tozlu camımdan, Sert ve soğuk bir yumru geldi oturdu gırtlağıma. Kopan parçam sol yanımdan,kanım,canım,kardeşim. Aylar önce sonsuzluğa uğurladığım Güneş’im. Şimdi gülümsüyordu karşımda tüm varlığıyla; Koltuğunun altına sıkıştırdığı eski ahşap sandığıyla. Biraz kan bulaşmış gömleğine,kırmış gözlüğünü. Bırakıp gittiğinde tahmin edememiş beni üzdüğünü. Çok özlemiş beni,ziyarete gelmiş şimdi aslanım. Beni beklemiş tüm gece o çınar ağacına yaslanıp. Kimseye görünmemiş gelmiş herkesten saklanıp. Postalları kire bulanmış bir çamur öbeğine saplanıp. Yürüdüm yavaş yavaş, gözlerimin içine bakıyordu. Serpiştiren yaz yağmuru saçlarıma damlıyordu. Gittim oturdum yanına elimi uzattım,tutmadı. Ben konuştum o sustu,sorularımı cevaplamadı. Yasladım başımı omzuna,ben anlattım o dinledi. Derin derin baktı suratıma,ara sıra gülümsedi. En son okuduğum kitabı anlattım ve en son izlediğim filmi, Eski fotoğraflara baktık birlikte,çay demledim içmedi. Ve güneş çekerken üzerimizden ışıklarını,onu durduramadım; Engel olamadım,yağız atına bindi ve çekti gitti. Karmaşaya açtım gözlerimi,bir gürültü silsilesi, Toplanmış ailem başıma,yine cenaze evi. Diğer odada okunan mevlidin yükselen sesi. Annemin elinde plastik bir kolonya şişesi… Surhay Göç |