nede çok duygular sıkılıyor ruhum da çimdik yemişçesine kopuyor nedamet korkum başıma bela da niye inliyor sevgimin bağı kopuk nasibimin riskine sığınarak bekler himmet
özüm de silik bir kimlik sıyrılabildiğince kıraç yeminli hazanın bedhah lığında kalsa da çıplak ilkbahar peçesinin hükmüne muhtaç imlerim saklanmaya hasret gitmekte uykusuz derunum da kaynıyor kazanlar hem de kulpsuz içimde öyle yangınlar var ki ellerim biçareliği yoğurduğunda nasır kokuyor kırılmış kanadım düşmüş yoluma kolda yok derman umut çok çırpınıyor
yakınlık ateşinin bacamdan tüterken isleri içimde kavruluyordu gün demlenirken o gül kara yıllar da gel de sararma ılıkça akarken tutkuların suyu göğsümden üzgün titremekteydi kul dün ve bugün
ömrümden koparılan yılların müsvedde yığınları üstümde beden dayanmıyor artık o ihanet tuzaklarına zihnim çökertilerek tüketildi tutkudan sökülmüş içimde ki güç hırpalanmaktan kopuk yapraklı bir defter gibiyim hatıralardan kan çanağı gözümden damlarken kan burnum çeşme gibi yutkundukça boğuyordu boğazımı dilim… ah dilim…
atiler dahi ölümü koklar zamanın kıskacın da yürekler bitik bir köz gibi sönüp giderken çaresizlik alev rengi sarımtırak çalar da her şeyde kuşku her şeyde yalan dolanır dizlere geçmişte göçer kara bir gecenin puslu karanlığın da
pak çehreli değirmi yüzler ruhumu okşayıp bir gıdım çare beklerken hey hatlarımın doğurdukları ruhu çekip götürüyordu iblise suratlarda ki akis cehennem kızıllığıyken kapı itlerinden geçit yok ötesine sinsi sinsi gülüyor çürük dişlerini göstererek zebani şeytani okutulmuş dilekler bile aranıyor sisler içinde…
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
kara yıllarda gel de yara alma şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
kara yıllarda gel de yara alma şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.
içimi derin bir kasvet sardı daha ilk mısrada resmen inleyen nameler gibi olmuş dizeler... yeminli hüznün karamsarlığında ruhun üryanlığına saklanan gizemine bürünmüş hasret ama yitik biçareliğin vurgunluğu ve hamallığının neticesinde düşülen durum içte günün kavrulması... kara günlerin toplamındaki hüzün... alt üst olmuş ruhun surata çarpmasıydı... tel tel dökülen bir şiirdi...her zamanki lezzetinde bir şiir
"ömrümden koparılan yılların müsvedde yığınları üstümde beden dayanmıyor artık o ihanet tuzaklarına zihnim çökertilerek tüketildi tutkudan sökülmüş içimde ki güç hırpalanmaktan kopuk yapraklı bir defter gibiyim hatıralardan kan çanağı gözümden damlarken kan burnum çeşme gibi yutkundukça boğuyordu boğazımı dilim… ah dilim…"
hocam;
yine güzel bir şiir okuttun bizlere kutluyorum hem şiiri hem yüreğinizi
kopuk yapraklı bir defter gibi hisseden bir ben değilmişim dedim usta... hece hece gönlümüze işleyen di şiir tebriklerim çokça her dem saygı ve selamlar usta
atiler dahi ölümü koklar zamanın kıskacın da yürekler bitik bir köz gibi sönüp giderken çaresizlik alev rengi sarımtırak çalar da her şeyde kuşku her şeyde yalan dolanır dizlere geçmişte göçer kara bir gecenin puslu karanlığın da
Harikaydı eser ...tebrikler üstat ...okudukça içinde insan kendini kaybediyor ve düşünüyor ...emeklere sağlık...saygılarımla her daim...
özüm de silik bir kimlik sıyrılabildiğince kıraç yeminli hazanın bedhah lığında kalsa da çıplak ilkbahar peçesinin hükmüne muhtaç imlerim saklanmaya hasret gitmekte uykusuz derunum da kaynıyor kazanlar hem de kulpsuz içimde öyle yangınlar var ki
ömrümden koparılan yılların müsvedde yığınları üstümde beden dayanmıyor artık o ihanet tuzaklarına zihnim çökertilerek tüketildi tutkudan sökülmüş içimde ki güç hırpalanmaktan kopuk yapraklı bir defter gibiyim hatıralardan kan çanağı gözümden damlarken kan burnum çeşme gibi yutkundukça boğuyordu boğazımı dilim… ah dilim…
atiler dahi ölümü koklar zamanın kıskacın da yürekler bitik bir köz gibi sönüp giderken çaresizlik alev rengi sarımtırak çalar da her şeyde kuşku her şeyde yalan dolanır dizlere geçmişte göçer kara bir gecenin puslu karanlığın da
pak çehreli değirmi yüzler ruhumu okşayıp bir gıdım çare beklerken hey hatlarımın doğurdukları ruhu çekip götürüyordu iblise suratlarda ki akis cehennem kızıllığıyken kapı itlerinden geçit yok ötesine sinsi sinsi gülüyor çürük dişlerini göstererek zebani şeytani okutulmuş dilekler bile aranıyor sisler içinde…
(16.01.2014) AZAP…
Ustacaydı hocam beğeni ile okudum Yüreğine sağlık, Haz aldım okurken Şiirlerin usta kalemini ayakta alkışlıyor; ____________________________________Saygılar sunuyorum
atiler dahi ölümü koklar zamanın kıskacın da yürekler bitik bir köz gibi sönüp giderken çaresizlik alev rengi sarımtırak çalar da her şeyde kuşku her şeyde yalan dolanır dizlere geçmişte göçer kara bir gecenin puslu karanlığın da
pak çehreli değirmi yüzler ruhumu okşayıp bir gıdım çare beklerken hey hatlarımın doğurdukları ruhu çekip götürüyordu iblise suratlarda ki akis cehennem kızıllığıyken kapı itlerinden geçit yok ötesine sinsi sinsi gülüyor çürük dişlerini göstererek zebani şeytani okutulmuş dilekler bile aranıyor sisler içinde…
Ustaca bir şiir yine.. Yüreğinize gönlünüze sağlık Ağabey.. selam ve saygılar
bir zamanlar tepesinden baktığımız hayatın birde altı görünür son zamanlarda gözlerimize.. kuyuya düşmüş gibi olursun en fazlada pişmanlıkları yaşarken
gençlik ne güzel değil mi.. herşey toz pembe...tabiki mutlu bir aile içinde yaşanılınca...nice insanlar var ki ne çoçukluğunu ne gençliğini yaşayabilmiş.. ne acı ....ve yıllar sonra oda o kuyunun yanı başında kendini bulduğunda hayat buydu değil mi der... hayatı dört dörtlük yaşayan biri var mıdır acaba...
pişmanlıklar ve bizler...çok güzeldi..kalemin daimolsun ...esen kalınız...
içimizdeki muamma değil midir zaten sisler içinde yittiğimiz yine nevi şahsınıza münhasır bir lisan okudum ve düşünüyorum usuma işlesin diye saygı ve muhabbetlerimle...
özüm de silik bir kimlik sıyrılabildiğince kıraç yeminli hazanın bedhah lığında kalsa da çıplak ilkbahar peçesinin hükmüne muhtaç imlerim saklanmaya hasret gitmekte uykusuz derunum da kaynıyor kazanlar hem de kulpsuz içimde öyle yangınlar var ki ellerim biçareliği yoğurduğunda nasır kokuyor kırılmış kanadım düşmüş yoluma kolda yok derman umut çırpınıyor
yakınlık ateşinin bacamdan tüterken isleri içimde kavruluyordu gün demlenirken o gül kara yıllar da gel de sararma ılıkça akarken tutkuların suyu göğsümden üzgün titremekteydi kul dün ve bugün
ömrümden koparılan yılların müsvedde yığınları üstümde beden dayanmıyor artık o ihanet tuzaklarına zihnim çökertilerek tüketildi tutkudan sökülmüş içimde ki güç hırpalanmaktan kopuk yapraklı bir defter gibiyim hatıralardan kan çanağı gözümden damlarken kan burnum çeşme gibi yutkundukça boğuyordu boğazımı dilim… ah dilim…
Usta kalemine bereket keyfli bir serbest şiiri beğeni ile okudum kutlarım.
Saygılarımı bırakdım.