SENSİZLİĞİN YÜKÜBilinmez bir denklem içine sıkıştırılmış duygularım Arap saçına dönmüş hayatım Pantolonumun yırtılmış paçavraları Umutlarım gibi sökülmüş ceketimin düğmeleri Yalnızlığıma çay demleyen sakine hanım Perişan halimi görüp de üzülme diyen meyhaneci Halil usta Pencereye yanağımı dayayıp yolları izlerken Yollar bile üşeniyordu şu halime Toprak üşüyor ben üşüyorum gökyüzü kararıyor Ay çıkmak istemiyor bu geçe Hayatımda bir yıldız daha kayıyor sana Dilek tutmak kalıyor sadece görenlere bana da hüzün Üşüyor son baharda yapraklar, bir bir dökülüyor Saçlarıma aklar düşüyor Oysa ben senden neler istemiştim Saçlarımız beraber aklaşacaktı böyle yalnız değil Bütün gölgelere akşam düşüyor bana da yalnızlık uğruyor Giden yolcuları gelen yolcuları izliyorum emin önü iskelesinde Oysa ne de çok binmiştik bu vapurlara Martılara atığımız simitler vapurun ucunda yaptığımız Titanik Deniz melteminin okşadığı saçların dalgalanıyordu Dalgalanan saçın yüzeme değiyordu ömrüm o an bitecek gibi oluyordu Martılar sevgilim martılar bugün yine aynı iskele etrafında Beni görüyorlar elimde simit yok, sen yoksun yanımda halime ağlamaya başlıyorlar Bakmaz artık kimseler yüzüme Beni gören hayattan soğuyor Alnıma acılan kötü kader hatları Yüreğimde taşıdığım sensizliğin yükü SERKAN ŞİMŞEK |