5
Yorum
2
Beğeni
5,0
Puan
1704
Okunma

Kemancı...
sana dokunmak
bir çiçeğe dokunur gibi
ince narin biraz da çocuksu
ılık bir bahar akşamı sanki
cennetinden firari ...
belleğim...
ağustosun üçüne götürüyor beni
ateşten de ateş gözlerine
o alabildiğine yelkenli
ve birazda maviye çalan
çekik gözlerine…
sen kırk yıl beklenen
o yağmurlu kadınsın
iki bin on yazın da
o yaz …
bir romanın
yeni bir sayfasındayız
gözlerini alıp kaçıyorum
yüzünün cennetinden
sende hiç ses yok
oturup bakıyorsun öylece
sanki bir kedi tekmeliyorsun
garip bir rüyada gibi
nehir akıp gidiyor gözlerinden
ellerin el gibi duruyor öyle mahçup
yüreğinin kederini yüzün ele verse de
gözlerin boşlukta uçurumsuz bir yar
yangınlarım oldun o an
kadeh kadeh içiyordum seni
baştan çıkartıp yırtıyordun beni
henüz çizilmemiş resim gibi
sanki tual’siz bir geceydi
yıldız alacasın da
deniz mavisin de
toprak demin de
ay gecesin de...
yaşanan her güzel gün
seninleydi hiç unutulmadı...
o gece...
kemanın sesinde başladı her şey
erken bastıran kış gibi
aralık’tı sanki
yağmur yağıyordu
yağdıkça seviyordum seni
şarabi bir aşk’tı
tenimi yakan tenin
"Kürk mantolu bir kadın" romanı nı okuyordun
Her sayfası bir yudum şarap diyordun
Hırçın asi rüzgarlı bir gece de
Kilitlenmiştik kemanın sesine
Ben gidip geliyordum düşler ülkesine
O ses ki kulağımda
tenim hala yanık
Çal be kemancı bir daha çal
Ben yasak düşlerin esiriyim
01 OCAK 2014
5.0
100% (5)