Bir Aşk Hikayesi-I
Kemancı...
sana dokunmak bir çiçeğe dokunur gibi ince narin biraz da çocuksu ılık bir bahar akşamı sanki cennetinden firari ... belleğim... ağustosun üçüne götürüyor beni ateşten de ateş gözlerine o alabildiğine yelkenli ve birazda maviye çalan çekik gözlerine… sen kırk yıl beklenen o yağmurlu kadınsın iki bin on yazın da o yaz … bir romanın yeni bir sayfasındayız gözlerini alıp kaçıyorum yüzünün cennetinden sende hiç ses yok oturup bakıyorsun öylece sanki bir kedi tekmeliyorsun garip bir rüyada gibi nehir akıp gidiyor gözlerinden ellerin el gibi duruyor öyle mahçup yüreğinin kederini yüzün ele verse de gözlerin boşlukta uçurumsuz bir yar yangınlarım oldun o an kadeh kadeh içiyordum seni baştan çıkartıp yırtıyordun beni henüz çizilmemiş resim gibi sanki tual’siz bir geceydi yıldız alacasın da deniz mavisin de toprak demin de ay gecesin de... yaşanan her güzel gün seninleydi hiç unutulmadı... o gece... kemanın sesinde başladı her şey erken bastıran kış gibi aralık’tı sanki yağmur yağıyordu yağdıkça seviyordum seni şarabi bir aşk’tı tenimi yakan tenin "Kürk mantolu bir kadın" romanı nı okuyordun Her sayfası bir yudum şarap diyordun Hırçın asi rüzgarlı bir gece de Kilitlenmiştik kemanın sesine Ben gidip geliyordum düşler ülkesine O ses ki kulağımda tenim hala yanık Çal be kemancı bir daha çal Ben yasak düşlerin esiriyim 01 OCAK 2014 |
sana dokunmak
bir çiçeğe dokunur gibi
ince narin biraz da çocuksu
ılık bir bahar akşamı sanki
cennetinden firari ..
muhteşem şirinizi içtenlikle kutlarım yüreğinize sağlık duygulanarak okudum..