AYRILIĞIN HÜZNÜ
Gece yarısıydı
Eşyaların biraz sonra otobüsteki yerini almak üzere toplanmıştı Bu ilk ayrılığımız olacaktı seninle Mutfaktaydık Son bir çay içmek için, demleniyordu demlikteki çay Başarmanın hem sevinci, hem keder veren bakışları duruyordu Yüzünün en sevdiğim yerinde Yaşlanmış çocukluğum geldi aklıma Benimde ilk kez ailemden ayrıldığımda Derin kuyulara düşmenin korkusu vardı yüzümde Ayrılma vakti gelmişti Çağırdığımız otomobile önce eşyalarını, sonra seni yerleştirdik Birde yüreğimi yüreğinin yanına. Şölen sonrası yerde kalan atıklar gibiydi Götürmeyip ,odanda bıraktığın birkaç parça eşyan Daha ayrılalı birkaç dakika olmuştu Özlemin sarmıştı tüm benliğimi Hemen odandan çıktım,senin olmadığın bu odaya katlanamazdım Eminim sende düşünüyordun bizi, bu ilk ayrılığın şaşkınlığında Senden haber alana kadar uyuyamazdım Veda anın gözümün önündeydi bu soğuk gecede Sokak lambasının buğulu ışığının yüzünü aydınlatışını hatırlıyorum şimdi Ellerin üşümüş, nefesinle parmaklarını ısıtmaya çalışıyordun Saçlarını okşamış, kendini özletme sık sık ara demiştim Sonra bebekliğini düşündüm İlk konuşmanı, ilk yürüyüşünü, ilk oyuncağını Sana aldığım büyük bir kamyondu ilk oyuncağın Seninle oyunlar oynardık bu kamyonla Kocaman kasasına sevgimi Ninnilerin sırtına yanık hoyratları yüklerdim. Geceleri kendi uydurduğum masalları anlatırdım Bazen de hikayeler okurdum sen uykuya dalana dek Seni hep mavi hırkanla, beyaz berenle hatırlıyorum Küçücük bir adam gibiydin Duygusal, zeki ve tutkulu İlk kez uykuya yenik düşmemişti gözlerim İçimin alacakaranlığından imbatlar gelip geçiyordu Sabahın ilk ışıkları aydınlatmaya başlamıştı bu hüzünlü odayı Kaç bardak çay içmiştim, kaç kahve tüketmiştim bilmiyorum Telefonum çaldı arayan sendin “İstanbul’a ulaştım anne” dedin. Biraz olsun rahatlamıştım Senin olmadığın bu eve alışmak zorundaydım, Alıştım da Göğsüme taktığım goncanın her vedada batsa da dikenleri Artık duyumsayamıyorum o ilk ayrılığın hüznünü… |
Muazzam bir hayat hikayesi şiir tadında