HÂL
Soğuyor, rûhuma vurdukça karanlık, soğuyor
Bu hüzün kalbimi sarmış , beni her an boğuyor. Kederim sabrımı aşmış, garibim kimsesizim Derdimin ortağı yok, muzdaribim kimsesizim. Yazamam derdimi, yazsam kınanan ben olurum Ve fakat zillete katlanmadı bir an onurum. Yıkıyorlar ,yakıyorlar, asıyorlar bu ne hâl Bu inen başka değil, böyle iner kahr-ı celâl Cahilin tekzibi bitmez,sapıyor ehl-i ilim Susamaz, susturamam, susmaya varmaz bu dilim. Nebinin ümmeti şaşkın yolu , yok yoldaşı yok Tağutun cebrine düşmüş, dili suskun,başı yok. Utanır bakmaya insan nebinin sancağına, Ne çabuk uydu bu ümmet batının alçağına. Utanın! Bir küçücük ar bile kalmışsa eğer, Bize zillet bu esâret, bize zillet bu semer. Ne kadar alçalarak böyle onursuzca çöküp, Düşeceksin,yüreğinden din-i islâmı söküp? İzzetin varsa eğer Hakk’a sığın, Hakk’a sarıl, Sözümün maksadı haktır, iyi duy , sonra darıl. Tutunup küfr-ü galizden çıkacak yol arayan, Sonu nârdır ,bu niyetten dönüver, Hakk’a dayan. Uyanın izzeti artık din-i islâmda görün, Sonu eyvâh olacaktır,sağırın Hakk’a körün. Bu yolun rehberi İblis, medeniyyet yalanı, Yıkamaz Rabb’ine dönmüşse muvahhid olanı. Yıkamaz! Kalbini açmışları şeytan yıkamaz Ziftleşmişse yürekler başı yerden çıkamaz. Ki bu âlemde karanlıkları yıkmaksa niyet, Vereceksin severek cân, vereceksin, bu diyet. Sarılıp Kur’ana peygambere ram ol ki beşer, Kula kulluk edemez, etsede zilletle yaşar. Yanıyor koskoca ümmet, yanıyor bak yanıyor, Tağutun tırnağı geçmişte gönüller kanıyor... feilâtün /feilâtün / feilâtün / feilün |