AYŞE'YE ŞİİRLER - 4 (HOŞÇA KAL)Beklemek kutsaldır aşktan yana. Beklersin ibadet edercesine. Lakin heves heba olanda; kıblesini üç kez öpersin o mabedin, gül kokulu ışıklarla temizler ve asilce çekilirsin. Gözlerinden düşen her damlayı yakalar, savurursun göklere ki, yıldız olsun gecelerine. Adımlarından dağlar sökülse de yerinden, sen onu kutsal uykusundan uyandırmayacaksın. Alıp gideceksin sancılarını yüreğinle birlikte. Ayaklarının altına aldığın gururu yerden alır, özür borcunu öder ve gömersin genlerine. Her kapıyı vuruşunda sana sessizlikle karşılık verene “hoşça kal” de ki, gittiğini yüreğinde yaşasın. Belkiler tükendi… Artık ellerin de, gözlerin de sende. Geceye bu güne dek haksızlık ediyormuşum meğer. Oysaki yağmurlarımı alıp koynuna gizleyen o değil miydi? O değil miydi titreyen yüreğimi kimse görmesin diye yıldızlarla örten? Seni kollarından tutup rüyalarıma getiren o değil miydi? Uykumda sancılanıp “Ayşe’m...!” diyerek uyandığımda, yüzümün acısını gizleyen o değil miydi? Hükm-ü ebed kabulümdür artık. Hoşça kal Ayşe. Hoşça kal. |
hoşçakalmak... Hoşluk... Kalmak... Tam da gitmeye ramak kala söylenen bu kelime, hoşçagit nedense lugatımızda yerini almadı henüz. O nedenle gitme fiilinde bulunanın sözüdür dile gelen, göndermek için harekete geçmeye gerek yok diğer bir ifadeyle...
Hoşça kalmak... Hoşça gitmek... Hoşça selamlamak... Hoşça söylemek... Hoşça sukut etmek... Her biri hoşça ise biraz da serhoşça ise -ki başın hoşluğudur- yollar hayra açılır ümidini besliyor yüreğim dualarla... Hoşça yazmalarla...