Susuyorum...
Susuyorum...
Masamda yarım bardak, limonlu çayım Sırtımda, siyah örgü şalım. Karşımda kız kulesi, ruhu hüzün hatıralı Saymadım saatleri, kalem ve kâğıdı buluşturalı... Susmak bu aralar sığındığım liman İçimde kopsada sessiz fırtınalar... Vazgeçtim artık konuşmaktan Seyrinizdeyim süzülün masum martılar... Boğazımda düğümlenmiş kelimeler Susuyorum yine, dilime kilit prangalar... Yüzüme bakabilir misin söyle, suçlu nazarınla Vicdanın rahat mı? Sarf ettiğin kelamlarınla... Belki anlarsın bu sefer konuşmak neydi? Muhabbetin koyu bir demi değil miydi? Sevgin cansız, ruhsuz, hissiz miydi? Birbirimize verdiğimiz sözler üzülmek için miydi? Dil imiş yıkan hatıraları Dil imiş tamir eden gönül kırıklarını... Ey harfler bıraktım sizi özgürce Selam söyleyin birbirini dinleyenlere, sessizce... Kelimelerimin kanadı kırıldı Cümlelerim heyecanını yitirdi... Anlamadın anlamak istemedin Kelamlarımın ince ruhunu hissedemedin... Selam söyleyin! Sevgisini derinden yaşayanlara... Selam söyleyin! Noktaların, virgüllerin, kıymetini bilenlere... Müjdeleyin! Sabredip sükût edenleri... Müjdeleyin! Sevgisini gönülden kulaklara indirenleri... Kıymetini bilin! Sizi koşulsuz, beklentisiz sevenlerin... Kıymetini bilin! Ömründen ömrünüze ömür katanların... Mihrican Ulupınar 14.12.2013 02.29 |