KAZİM AMCAÇocukluğumda bir Kazım amcamız vardı Vurdum duymaz, bağı yanmaz Sorardın söylemez, bağırırdın duymaz Hani taş değil, somurtkan değil neşeliydi Gülünce altın dişleri sayılırdı Otururduk dizine masal anlatırdı şöyle böyle Bağlardı anılarını tele bir bir Söylenirdi peşin satanlar gibi yığınca Bir ara yemek yapmaya başladı adını bilmeden Bazen hışımla bazen nazikçe buyur ederdi açıkanları Paramız olmazdı bakardık camdan öylece Dağa yamaç olurdu da, ovaya ekin olmazdı Kazım amca ne adamdın sen be Aradan yıllar geçti Boyumuzdan büyük işlere karıştık Şehirlere ayak uydurduk Adam olduk, büyüdük sandık Başımız havalarda, mekan tanımaz olduk Burnumuzdan kıl kopartmaz, iki kere iki dört etmez sandık Nerde akşam orda sabah yaptık Hani bazen dayak olmasa değmeyin keyfimize Nerden buldun demeden on lirayı kaptık mı Tabanlarımızın yazıları okunurdu Dün doğduğum beldeye gittim Şöyle bakındım anılara, hüzünle Kazım amca hala vurdum duymaz, bağı yanmaz İki kelam yaptık havadan sudan Tazeledim çocukluk anılarımı, bir bir Yürüdüm beldemin sokaklarından belli belirsiz Hürmetlerimle Kazım amca Fikret malkoç |