HAS DOSTLUĞA YOL DURDUMŞiirin hikayesini görmek için tıklayın Peygamber Efendimizin (S.A.V) bildirdigi üzere bir müminin, din kardeşinin hakkında bir suizan besledigin zaman, söyledigin zaman o başına gelmeden ölmezsin hadisi şerifi. Her insan yaşamında ‘yakın bir dost’ arayışı içindedir. Mutlu anında da zor zamanlarında da yanında olacak, koruyup kollayacak, sorunlarının çözümünde destek olacak, hatalarını bağışlayacak, hastalığında ve yaşlılığında kendisini yalnız bırakmayacak sevgi dolu, sadık bir dosta ihtiyaç duyar. İnanan insan için aradığı dost yalnızca Allah’ın hoşnutluğunu gözeten ve Kuran ahlakını yaşayan diğer müminlerdir. Allah’tan yüz çeviren kişiler ise kendileri gibi dünyevi çıkarlarını gözeten kişilerle dostluklar kurarlar. Müminler arasındaki güçlü dostluk ve iman etmeyen insanlar arasındaki dünyevi çıkarlara dayalı ilişkiler ise birbirinden tamamen farklıdır. Gerçek dostluk bir insanı yalnızca güzel ahlakı için sevebilmektir. Samimiyet üzerine kurulan dostluklar kalıcıdır. Kuşkusuz her insanın ihtiyacı olan dostluk, büyük nimettir. Gerçek dost, insanın iyi ve kötü gününde yanındadır, kendi için istediğini arkadaşı için de ister, onun mutluluğunu en az kendisi için istediği kadar arzu eder. Bu dostlukta kıskançlık, haset ve rekabet gibi duygulara yer yoktur. Gerçek dost samimidir; içiyle dışı birdir, kalbinde ne hissediyorsa dilindeki de aynıdır. Dürüst, açık ve nettir; düşüncelerini hiç saklamadan, kendisini olduğundan farklı göstermeye çalışmadan gerçek karakterini açıkça ortaya koyar. Kuran ahlakına göre insan samimiyeti derecesinde değerlidir, samimi olduğu için o kişiye güvenilir ve sevgi duyulur. "Sizin dostunuz (veliniz), ancak Allah, O’nun elçisi, rüku’ ediciler olarak namaz kılan ve zekatı veren müminlerdir." (Maide Suresi, 55) Kuran ahlakını yaşama çabası içinde olmayan kimseler, gerçek bir yakın dostu asla bulamaz, yaşamları boyunca ararlar. Onlar ‘çok yalnızdırlar’, ‘bir tane dahi dostları yoktur’ ve ‘tüm arkadaşları iyi gün dostudur’! Bu kişilerin zenginlik, güzellik, saygınlık, makam gibi değerler üzerine kurdukları dostlukları hiçbir zaman uzun süreli olmaz. Çünkü bu değerlerde bir değişiklik olduğunda, dostluk da biter. Örneğin güzellik ya da zenginliğe dayalı dostluklar, kişilerden birinin bunları kaybetmesi durumunda gördüğü ilgi, yakınlık ve dolayısıyla dostluk da son bulur. Dostu olduğunu söylediği insanı rakibi gibi gören haset kişiler, ancak zorunlu olduklarında başkalarına hatalarını söylerler. Çünkü başkalarının kendilerinden iyi durumda olmasını çekemezler ve “seni böyle, olduğun gibi seviyoruz" gibi sözlerle samimiyetsiz yaklaşımlarda bulunurlar. Çıkarlarını gözeterek yaşayan kimseler, kendileri de yaşamlarında birtakım kayıplara uğrar; güzelliklerini, gençliklerini, sağlıklarını, zenginliklerini yitirebilirler. Ancak gerçek dost zannettikleri kişilerin, yaşlılıklarında, muhtaç duruma geldiklerinde kendilerine değer vermediklerini görürler. Hatta iyi günlerinde yakınlık gösteren bu insanlar, tanımazlıktan gelecek kadar uzak davranırlar. Sorunları olduğunda danışacakları, yardım isteyecekleri hiç kimsenin olmadığını görürler. En iyi dostları olduğunu zannettikleri kişilerin dahi yakınlıklarının gerçek nedeninin çıkarları olduğunu anlarlar. Kuran ahlakına göre yaşamayan insanlar, birbirlerinin kötü ahlak özelliklerini bilirler. Bu yüzden de birbirlerine gerçek anlamda sevgi ve saygı duyup, güvenemezler. Yalan söyleyen, samimiyetsiz ve yapmacık davranışlarla çıkar ilişkisi kuran bir kişiye insan doğaldır ki sevgi ve saygı duyamaz. Gerçek dost, arkadaşının dünyada da ahirette de mutlu olmasını hedefler. Gerektiğinde dürüst ve açık konuşup, varsa ona imani yönden hata ve eksiklerini hatırlatır, öğütle uyarır. Kişiyi ahireti için uyaran insan gerçek anlamda samimi bir dosttur. Allah sevgisi, Allah korkusu ve iman, Kuran ahlakını yaşayan insanların birbirlerine gerçek anlamda sevgi, saygı ve güven duymalarını sağlayan değerlerdir. İnananların birbirlerine duydukları sevgi ve sadakat, onların Allah yolundaki çabalarına göre şekillenir. Malını, canını Allah yolunda feda etmiş müminin Allah’ın hoşnutluğunu kazanabilme mücadelesi, diğer müminlere örnek olur ve kalplerinde ona karşı sevgi oluşturur. Eğer dostluk, Allah korkusu, iman ve güzel ahlak üzerine kurulmuş ise, sapasağlam temeller üzerine inşa edilmiş demektir. Ancak Kuran’dan yüz çeviren, Allah’ın sınırlarını korumaktan kaçınan kişiler, hesap günü Allah’ın huzuruna çıktıklarında "... Keşke benimle senin aranda iki doğu (doğu ile batı) uzaklığı olsaydı. Meğer ne kötü yakın-dost(muşsun sen)." (Zuhruf Suresi, 38) diyerek birbirlerine lanet edeceklerdir. O gün, zulmeden, ellerini (hınçla) ısırarak (şöyle) der: "Ah keşke, elçiyle birlikte bir yol edinmiş olsaydım" "Vah yazıklar bana, ne olurdu da filanı dost edinmeseydim." "Çünkü o, gerçekten bana geldikten sonra beni zikirden (Kur’an’dan) saptırmış oldu. Şeytan da insanı ’yapayalnız ve yardımsız" bırakandır." (Furkan Suresi, 27-29) Fuat Türker HAS DOSTLUĞA YOL DURDUM Avucumda çakıllar gönle zulüm ah-u zar Atmaya kıyamadım ceplerime doldurdum Yüklendikçe yüklendim yırtıldı yürekte zar Olur olmazı yığıp ben aklımı soldurdum Sabrım sükutumda hep demlendi gaflet riskin Sandın aymazdı gönül gezerken miskin miskin Gayya kazan ellerin yüzünden daha pişkin Edebim çırak tutup kendi saçım yoldurdum Ayağında etek var bıyık dönmüş kaytana Zi/kirin zil zurnayken sen sunmuşsun mey tan’a Yetmemiş bir de şerrin zevkle uyup şeytana Aczini görür görmez dost hisleri soldurdum Meğer ne uyanıkmış halef selef oyunmuş Kendisi alim çoban bizler önde koyunmuş Kafi gelmemiş hile mazlumluğa soyunmuş D/arım sürttü burnumu şükrederek bol durdum Hiç uymadı dostluğa selam veren çağrıma Zehir zemberek gıybet köz düşürdün bağrıma Sana inandım oysa katmer kattın ağrıma El ense çekip gönle ham dostluğu oldurdum Gönlü heba etmişim kadir kıymet bilmeze Üşüyorken üstüme yün yorganı ilmeze Menfaati var iken kemiksiz dil dilmeze Haddini aşan için heybeme taş doldurdum Senden elim çektim ben Allah’a havalesin Gözüm yaşı ayakta intizara kol durdum Kem sözlerle çıkınlı küflenmiş nevalesin Hancılar senin olsun has dostluğa yol durdum HÜZÜN ŞAİRİ: N Y |
Meğer ne uyanıkmış halef selef oyunmuş
Kendisi alim çoban bizler önde koyunmuş
Kafi gelmemiş hile mazlumluğa soyunmuş
D/arım sürttü burnumu şükrederek bol durdum
Muhteşem bir açıklama ve içeriğe uygun harika bir şiir emeğiniz gönlünüz var olsun değerli üstadem. Şahsi çıkarlar ön plana gelince ne yazık ki dostluklar ölüyor ders alınası bir şiir saygı ve selamlarımla.