Hüzzam Eylül...
Bir yudum şarabın ağırlığında bastığım kaldırımlar
Bilinçsiz nefesimde iki yudum özlem biri sen diğeri sensizlik Arabesk tınıların tekrarı maziden yok hikayelerini anlatıyor Aç şehrin tokluğunda gözlerinin yerle bir olduğu sokaklarda Kırmızı kıvrımlara yuvalanmış alaycı bakışlar geziniyor... Bir tutam yağmur sıcaklığı dilenen avuçlarımdan aktı akacak Çıktı çıkacak kapılardan gönlüme sığdıramadığım gönlün Sırları dökülmüş aynaların maskesi yüzüme çarpan yabancı Çizemeyeceğim resimlerin silueti duvarlarda ağlayan Yazamayacağım şiirlerin hasreti ağıtlı sayfalarda.... Bulanık bir gülüşün kaosu gözlerimin çöküşünde nöbette Geceyi bekleyen titrek düşler kırılma noktasında yan yana Haykırışlarım intihar mangasının korkusunda İhtiyarlamış ruhumun göçündesin uzak bir şehirde Ve… Geç kalan ben yada sen değildin bu sevdada Varsa geç kalmanın günahı 0 da hüzzam eylül akşamlarında... Resim dosyası: |
__Güzel Bir TSM Hüzzam Makamı Tadında...
_Gidenin ardından,
Yılların,
Gençliğin ardından dökülen
ve
Belki de dökülmesi şart olan göz yaşları..
...ve
Harika bir final...
__Gönülden kutlarım Efendim.
__Hüzzamlarınız,
makam-ı Uşşağa dönüşe...
__Saygılarımla..
Şiiri okuyunca,
Şu kısa
(Kendime ait)
bir şiiri eklemek geldi içimden
(izninizle)
DÖKÜLDÜ
Döküldü gözlerim ardından
Döküldü Hasretine
Saldı başını özlem
O en sevdiğim ten kokuna
Döküldü Bende yaş
Döküldü Beden
Ömür denen yapraklara bir bir
Senden kalan Ne varsa
Döküldü ellerime
...ve Benden Bana