GADİR-İ HUM FARZ'DIRŞiirin hikayesini görmek için tıklayın Haberin Kodu: 278211 Tarih: 2011/11/14 - 12:14 : Ehlibeyt Haber Ajansı ABNA.İR
Efendimizin Gadir-i Hum’da Okuduğu Hutbenin Tam Metni (1) Ey insanlar! Biliniz ki Allah muhacirlere, ensara ve onlara iyilikle tabi olanlara, köylüye ve şehirliye, araba, ve aceme, özgüre ve köleye, büyüğe ve küçüğe, beyaza ve siyaha, ona (Ali’ye) itaat etmeyi farz bilmiş, onu imam ve ihtiyar sahibi kılmıştır. Her muvahhid için onun hükmünü icra etmesi, sözüyle amel etmesi, emrini kabullenmesi gerekir. Her kim ona muhalefet ederse melundur. Her kim ona tabi olursa ve onu tasdik ederse Allah’ın rahmetine mazhar olacaktır. Allah onu ve onu dinleyip kendisine itaat eden herkesi bağışlamıştır. Allah Resulü’nün halifesi odur, Müminlerin Emiri odur, Allah tarafından hidayet imamı odur. Nakisin (ahdini bozan Cemel ashabı) Kasitin (Zulmeden Muaviye taraftarları) ve Marikin’i (dinden çıkan Hariciler’i) Allah’ın emriyle öldüren odur. Efendimizin Gadir-i Hum’da Okuduğu Hutbenin Tam Metni (1) Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla Hamd ve sena; birliğinde yüce, tekliğinde yakın, sultasında celaletli ve erkanında azim olan Allah’a mahsustur. Allah’ın ilmi yerinde kaldığı halde her şeyi kuşatmıştır. O bütün yaratıkları kudret ve burhanıyla hakimiyet altına almıştır. Allah sürekli olarak şükredilmiş ve sürekli de övülecektir. O yok olmayan bir azametin sahibidir. Yaratan O’dur. Yeniden dirilten de O’dur. Her iş O’na dönmektedir. Yükseltilmişleri (göklerden ve semavi isimlerden kinayedir) vücuda getiren, serilenleri (yer yüzünden kinayedir) seren, yerlerin ve göklerin hükümranı, pak, tenzih edilmiş, meleklerin ve ruhun Rabbi, yarattığı her şeye ihsanda bulunan, kendisine yaklaşan herkese lütfeden O’dur. Her göz O’nun gözetimindedir, ama gözler O’nu göremez. Allah ikram edici, hilim sahibi ve tahammül edicidir. Rahmeti her şeyi kuşatmış nimeti ile hepsine ihsanda bulunmuştur. İntikam almada acele davranmaz ve müstahak olunan azabına hemen teşebbüste bulunmaz. Batınları ve gizlilikleri anlar, içleri bilir, gizlenmişler ona saklı kalmaz ve gizlilikler O’na karmaşık gelmez. Her şeyi ihata eden O’dur. Her şeye galebe çalan O’dur. Her şeyde kuvvet O’dur, her şey üzerindeki kudret O’dur. Onun gibi bir şey yoktur. Hiçbir şey yokken bir şey var eden O’dur. Daimidir, adalet ile kaimdir. İzzet ve hikmet sahibi olan O’ndan başka bir ilah yoktur. O gözlerin derk etmesinden daha yücedir. Ama kendisi gözleri derk eder. O lütuf sahibi ve bilendir. Hiç kimse görmekle sıfatlarına ulaşamaz ve hiç kimse bizzat aziz ve celil olan Allah’ın kendisinin kılavuzluk ettiği dışında gizli ve açık niteliği hakkında bir şey elde edemez. Şahadet ederim ki kutsiyeti, temizliği ve münezzeh oluşu zamanı dolduran ilah O’dur. O’nun nuru ebediyeti kapsamıştır. O emirlerini meşveret eden kimselerle meşveret etmeksizin icra etmektedir; taktirinde ortağı bulunmamakta ve tedbirinde hiçbir yardım görmemektedir. Yarattığı her şeyi örnek ve misali olmaksızın, hiç kimseden yardım almadan, zahmete katlanmadan ve fikir ve çare bulmaya ihtiyaç duymadan yaratmıştır. Allah yaratıkları icat etti ve onlar da vücuda geldiler. Yarattı ve onlar da zahir oldular. O halde ondan başka ilah olmayan Allah’tır. Yaptığı sağlam ve işi güzeldir. Zulmetmeyen bir adil ve işlerin kendisine döndüğü bir ikram sahibidir. Şahadet ederim ki her şeyin azameti karşısında tevazu gösterdiği ve her şeyin izzeti karşısında zelil olduğu ve her şeyin kudreti karşısında teslim olduğu ve her şeyin heybeti karşısında huzu gösterdiği (boyun eğdiği) ilah O’dur. Padişahların padişahı, eflakin (galaksilerin) döndürücüsü, güneş ve ayın boyun eğdiricisi de O’dur. Her şey tayin edilmiş bir zamanla hareket etmektedir. Geceyi gündüze ve gündüzü de geceye giydirmekte ve süratle peşice gitmektedir. Her inatçı zorbayı döküp kıran ve her isyankar şeytanı helak eden O’dur. O’nun için bir zıt ve onunla birlikte bir eş mevcut değildir. Tek ve ihtiyaçsızdır. Doğurulmamış ve doğurmamıştır, O’nun hiç bir benzeri yoktur. Tek olan Allah ve azamet sahibi bir Rab’dir. İstemekte, ardından yerine getirmektedir. İrade etmekte, ardından mukadder kılmakta, bilmekte ardından saymaktadır. Öldürmekte ve diriltmektedir. Fakir kılmakta ve zenginleştirmektedir. Güldürmekte ve ağlatmaktadır. Yakın kılmakta ve uzaklaştırmaktadır. Esirgemekte ve bağışta bulunmaktadır. Hükümdarlık O’nundur, hamd ve sena ona mahsustur. Hayır onun elindedir, O her şeye kadirdir. Geceyi gündüze ve gündüzü geceye giydirir. Ondan başka ilah yoktur. Allah izzet ve mağfiret sahibidir. Dualara icabet eden, çok ihsanda bulunan, nefesleri sayandır. Cin ve insanların Rabbidir. Hiç bir şey O’na zor gelmez. Yardım isteyenlerin feryadı O’nu usandırmaz, ısrar edenlerin ısrarı onu bıktırmaz. Salihlerin koruyucusu, kurtuluşa erenlerin başarıya ulaştırıcısı, müminlerin ihtiyaç sahibi ve alemlerin Rabbi’dir. Yarattığı her şeyden dolayı kendisine her halde şükredilmesi gereken Allah’tır. O’na hamd ediyorum, sürekli şükrediyorum. Sıkıntı ve rahatlık halinde, zorluk ve huzur halinde O’na şükrediyorum. O’na meleklerine, kitaplarına ve peygamberlerine iman ediyorum. O’nun emrini dinliyor, sadece O’na itaat ediyorum. O’nu hoşnut eden şeylere teşebbüste bulunuyorum. İtaatinde rağbet ettiğim için ve cezasından korktuğum için O’nun mukadderatı karşısında teslim oluyorum. Zira hilesinden güvende olunmayan ve zulmünden korkulmayan (yani asla zulmetmeyen) Allah O’dur. 2- Önemli Bir Hususta Allah’ın Emri Allah için nefsim hususunda kulluğumu itiraf ediyorum ve O’nun Rab olduğuna tanıklık ediyorum. Bana vahyettiği her şeyi eda ediyorum, zira eğer onu eda etmezsem bana azabının ineceğinden korkuyorum. Şüphesiz O’nun azabını her ne kadar büyük düzen kursa da ve dostluğu halis olsa da hiç kimse defedemez. Allah’tan başka ilah yoktur. Allah bana nazil buyurduğunu tebliğ etmediğim taktirde risaletimi eda etmemiş olacağımı ilan etti. Beni insanların şerrinden koruyacağını garantiledi. Allah kifayet eden ve yücelik sahibidir. Allah bana şöyle vahyetmiştir: يَا أَيُّهَا الرَّسُولُ بَلِّغْ مَا أُنزِلَ إِلَيْكَ مِن رَّبِّكَ وَإِن لَّمْ تَفْعَلْ فَمَا بَلَّغْتَ رِسَالَتَهُ وَاللّهُ يَعْصِمُكَ مِنَ النَّاسِ إِنَّ اللّهَ لاَ يَهْدِي الْقَوْمَ الْكَافِرِينَ “Ey Peygamber! Rabbinden sana indirileni tebliğ et, eğer bunu yapmazsan O’nun elçiliğini yapmamış olursun. Allah seni insanlardan korur. Doğrusu Allah kâfirlere yol göstermez.”[1] Ey insanlar! Ben Allah’ın bana nazil buyurduğu her şeyi ulaştırma hususunda kusur etmedim ve ben bu ayetin nüzul sebebini sizlere beyan ediyorum: Cebrail üç defa bana nazil oldu ve Selam sahibi olan - ki o Selam’dır- Rabbim tarafından bu toplantı yerinde ayağa kalkarak, beyaz ve siyah (ırktan) herkese şunu ilan etmemi emretti: “Ali bin Ebi Talib benim kardeşimdir, vasimdir, halifemdir ve benden sonra imamdır. Onun bana nispet makamı Harun’un Musa’ya olan makamı gibidir. Sadece şu farkla ki benden sonra peygamber gelmeyecektir. O Allah ve Resulünden sonra sizlerin velisidir (ihtiyar sahibidir).” diye ilan etmemi emretti. Allah bu konuda kitabından bana bir de ayet nazil buyurdu: إِنَّمَا وَلِيُّكُمُ اللّهُ وَرَسُولُهُ وَالَّذِينَ آمَنُواْ الَّذِينَ يُقِيمُونَ الصَّلاَةَ وَيُؤْتُونَ الزَّكَاةَ وَهُمْ رَاكِعُونَ “Şüphesiz sizin veliniz Allah, Resulü, iman edip namaz kılanlar ve ruku halinde zekat veren müminlerdir.”[2] Namaz kılıp ruku halinde zekat veren ve her halinde aziz ve celil olan Allah’a yönelen kimse Ali bin Ebi Talib’tir. Ey insanlar! Ben Cebrail’den benim için Allah’tan, beni bu önemli şeyi tebliğ etmekten mazur görmesini dilemesini istedim. Zira takva sahiplerinin azlığını, münafıkların çokluğunu, kınayanların fesadını, İslam’ı alaya alanların hilelerini biliyorum. Onlar Allah’ın, kitabında kendilerini şöyle nitelendirdiği kimselerdir: وَتَقُولُونَ بِأَفْوَاهِكُم مَّا لَيْسَ لَكُم بِهِ عِلْمٌ وَتَحْسَبُونَهُ هَيِّنًا وَهُوَ عِندَ اللَّهِ عَظِيمٌ “Kalplerinde olmayan şeyleri ağızlarına alıyorlar. Onu önemsiz bir şey sanıyorlar, oysa Allah katında önemi büyüktür.”[3] Hakeza, münafıklar defalarca bana eziyette bulundular ve beni, “uzun” (her söze kulak asan kimse) olarak adlandırdılar. Onlar Ali’nin benden ayrılmaması, benim kendisine teveccüh etmem sebebiyle böyle olduğumu sandılar. Sonunda aziz ve celil olan Allah şu ayeti nazil buyurdu: وَمِنْهُمُ الَّذِينَ يُؤْذُونَ النَّبِيَّ وَيِقُولُونَ هُوَ أُذُنٌ قُلْ أُذُنُ خَيْرٍ لَّكُمْ يُؤْمِنُ بِاللّهِ وَيُؤْمِنُ لِلْمُؤْمِنِينَ وَرَحْمَةٌ لِّلَّذِينَ آمَنُواْ مِنكُمْ “(Yine o münafıkların içinde:) O (Peygamber her söyleneni dinleyen)bir kulaktır, diyerek Peygamberi incitenler de vardır. De ki: O sizin için bir hayır kulağıdır.”[4] Eğer ben, bana bunu (her söze kulak veren kimse olmayı) isnat edenleri ifşa etmek istersem ifşa edebilirim. Eğer onların şahsına işaret etmek istersem, işaret de edebilirim. Eğer onları alametleriyle tanıtmak istersem tanıtabilirim. Ama Allah’a yemin olsun ki ben onların işi hususunda yücelik gösterdim. Bütün bunlardan sonra Ali hakkında bana nazil olan şeyi tebliğ etmediğim taktirde Allah asla benden razı olmayacaktır.” Peygamber (s.a.a) daha sonra şu ayeti tilavet buyurdu: يَا أَيُّهَا الرَّسُولُ بَلِّغْ مَا أُنزِلَ إِلَيْكَ مِن رَّبِّكَ وَإِن لَّمْ تَفْعَلْ فَمَا بَلَّغْتَ رِسَالَتَهُ وَاللّهُ يَعْصِمُكَ مِنَ النَّاسِ إِنَّ اللّهَ لاَ يَهْدِي الْقَوْمَ الْكَافِرِينَ “Ey Peygamber! Rabbinden sana indirileni tebliğ et, eğer bunu yapmazsan O’nun elçiliğini yapmamış olursun. Allah seni insanlardan korur. Doğrusu Allah kâfirlere yol göstermez.”[5] 3- On İki İmam’ın (a.s) İmamet ve Velayetini Resmen İlan Etmesi Ey insanlar! Biliniz ki Allah muhacirlere, ensara ve onlara iyilikle tabi olanlara, köylüye ve şehirliye, araba, ve aceme, özgüre ve köleye, büyüğe ve küçüğe, beyaza ve siyaha, ona (Ali’ye) itaat etmeyi farz bilmiş, onu imam ve ihtiyar sahibi kılmıştır. Her muvahhid için onun hükmünü icra etmesi, sözüyle amel etmesi, emrini kabullenmesi gerekir. Her kim ona muhalefet ederse melundur. Her kim ona tabi olursa ve onu tasdik ederse Allah’ın rahmetine mazhar olacaktır. Allah onu ve onu dinleyip kendisine itaat eden herkesi bağışlamıştır. Ey insanlar! Bu böylesine bir toplulukta ayağa kalktığım son defadır. O halde işitiniz, itaat ediniz, Rabbiniz olan Allah’ın emri karşısında teslim olunuz. Zira aziz ve celil olan Allah-u Teala sizin mevlanız ve mabudunuzdur. Allah’tan sonra sizleri muhatap kılan O’nun Resulü olan Muhammed (s.a.a) sizin velinizdir. Benden sonra da Ali Allah’ın emriyle sizin veliniz ve imamınızdır. İmamet makamı ondan sonra da Allah ve Resulüyle görüşeceğiniz güne kadar onun evlatlarından olan benim neslimin hakkıdır. Allah’ın, helal kıldığı hususlar dışında bir helal yoktur. Allah’ın, sizlere haram kıldığı şey dışında da bir haram yoktur. Aziz ve celil olan Allah bana helal ve haramı tanıtmış ve Rabbimin kitabından, helal ve haramından bana öğrettiği her şeyi de ben ona ifaze etmişim (öğretmişim). Ey insanlar! Allah var olan her ilmi bende bir araya toplamıştır. Ben de öğrendiğim her ilmi takva sahiplerinin imamında (Ali’de bir araya) topladım. Var olan her ilmi mutlaka Ali’ye öğrettim. Allah’ın Yasin suresinde zikrettiği İmam-i Mubin (apaçık İmam) odur: وَكُلَّ شَيْءٍ أحْصَيْنَاهُ فِي إِمَامٍ مُبِينٍ “Her şeyi, apaçık bir İmam’da saymışızdır.”[6] Ey insanlar! Ondan (Ali’den) başkasına yönelerek sapıklığa düşmeyin. Ondan yüz çevirmeyin, onun velayetinden ayrılmayın. O hakka hidayet eder ve hak ile amel eder. Batılı iptal eder ve batıldan sakındırır. Allah yolunda kınayıcıların kınaması ona engel olamaz. O (Ali) Allah’a ve Resulüne iman eden ilk kimsedir. Bana iman husussunda hiç kimse ondan öne geçmemiştir. O canıyla Allah Resulü’nün yolunda her türlü fedakarlığa katlanmıştır. İnsanlardan hiç kimse onunla Allah’a ibadet etmediği bir zamanda o Allah Resulüyle birlikteydi. Namaz kılan ilk kimse odur. Benimle birlikte Allah’a ibadet eden ilk kimse de odur. Allah tarafından yerime yatağıma yatmasını emrettim. O da canını bana feda ederek benim yerime yatağıma yattı. Ey insanlar! Onu üstün bilin. Şüphesiz Allah ona üstünlük vermiştir. Onu kabul edin. Şüphesiz Allah onu tayin etmiştir. Ey insanlar! O Allah tarafından tayin edilen İmam’dır. Her kim onun velayetini inkar ederse şüphesiz Allah tövbesini kabul etmez ve onu bağışlamaz. Allah’ın ona muhalefet eden kimseye böyle davranacağı kesindir. Allah ona böyle yapar ve onu ebediyete kadar, sonsuza dek şiddetli azapla azaplandırır. O halde ona muhalefet etmekten sakının. Aksi taktirde yakıtı insanlarla taşlar olan ve kafirle için hazırlanan ateşe duçar olursunuz. Ey insanlar! Allah’a yemin olsun ki önceki peygamberler ve elçiler bana müjde vermişlerdir ve ben Allah’a yemin olsun ki peygamber ve elçilerin sonuncusuyum, gök ve yerdeki bütün yaratıkların üzerinde hüccetim. Her kim bu konuda şek ederse cahiliye küfrü gibi kafir olmuş olur. Her kim bu sözümden bir şeyde şek ederse bana nazil olmuş olan her şeyden şek etmiştir. Her kim imamların birinden şek ederse onların tümünde şek etmiştir ve kim bizim hakkımızda şek ederse, şüphesiz ateştedir. Ey insanlar! Allah bu üstünlüğü bana bağışta bulunmuştur, bu onun bana bir minneti ve ondan bana bir ihsandır. Ondan başka ilah yoktur. Ebediyete kadar, sonsuza dek her haliyle ona hamd ve senada bulunurum. Ey insanlar! Ali’yi üstün biliniz. Zira o Allah’ın rızkı indirdiği ve yaratıklar baki kaldığı müddetçe kadın ve erkek tüm insanların en üstünüdür. Bu sözü reddeden ve onunla uyumlu olmayan kimse melundur, melundur, gazaba uğramıştır, gazaba uğramıştır! Biliniz ki Cebrail Allah tarafından bu haberi benim için nazil kıldı ve şöyle buyurdu: “Her kim Ali’ye düşmanlık eder ve velayetini kabul etmezse lanetim ve gazabım onun üzerine olsun.” Herkes yarın için önceden ne göndereceğine baksın. Ali’ye muhalefet etmekten ve neticede sabit olduktan sonra adımının sürçmesinden dolayı Allah’tan korksun. Allah yaptıklarınızdan hiç şüphesiz haberdardır. Ey insanlar! O (Ali) Allah’ın aziz kitabında zikrettiği ve ona muhalefet edenler hakkında şöyle buyurduğu Cenbillah’tır: أَن تَقُولَ نَفْسٌ يَا حَسْرَتَى علَى مَا فَرَّطتُ فِي جَنبِ اللَّهِ “Kişinin: “Cenbillah’a (Hz. Ali’ye) karşı aşırı gitmemden ötürü bana yazıklar olsun” diyeceği…[7] Ey insanlar! Kur’an hakkında tefekkür ediniz, ayetlerini anlamaya çalışınız, muhkem ayetlerine bakınız, müteşabih ayetlerinin ardından koşmayınız. Allah’a yemin olsun ki Kur’an’ın batınını sizlere beyan edebilecek ve tefsirini sizler için açıklayabilecek olan kimse, benim elinden tuttuğum, onu kendime doğru yükselttiğim, pazısından tuttuğum, iki elimle kaldırdığım ve sizlere, “Ben kimin mevlasıysam bu Ali de onun mevlasıdır” diye bellettiğim kimsedir ve o benim kardeşim ve vasim (yerime geçecek olan) Ali b. Ebi Talib’dir. Onun velayeti, bana nazil buyuran aziz ve celil olan Allah tarafındandır. Ey insanlar! Ali ve onun soyundan olan temiz çocuklarım sıkl-i asgar (değerli küçük şey) ve Kur’an ise sıkl-i ekber (değerli büyük şey)’dir. Bu ikisinden her biri diğerini haber vermekte ve onunla uyum içinde bulunmaktadır. Onlar Kevser havuzunun başında yanıma gelinceye kadar asla birbirinden ayrılmazlar. Biliniz ki onlar insanlar arasında Allah’ın emin kulları ve yeryüzündeki hakimleridir. Biliniz ki ben eda ettim! Biliniz ki ben tebliğ ettim! Biliniz ki ben duyurdum! Biliniz ki ben açıkladım! Biliniz ki Allah buyurmuştur ve ben aziz ve celil olan Allah adına konuşuyorum. Biliniz ki Müminlerin Emiri sadece benim bu kardeşimdir. Biliniz ki “Müminlerin Emiri” olmak, benden sonra ondan başka hiç kimse için helal değildir. 4-Müminlerin Emiri’nin (a.s) Tanıtılması ve Peygamber’in (s.a.a) Eliyle Ayağa Kaldırması Daha sonra Peygamber (s.a.a) eliyle Ali’nin (a.s) pazısından tuttu ve yukarı kaldırdı. Müminlerin Emiri (a.s) ise Peygamber (s.a.a) minberin üstüne çıktığı zamandan beri, ondan bir basamak aşağıda bulunuyordu. Peygamber’in yüzüne (s.a.a) oranla sağ tarafa meyletmişti ve dolayısıyla da her ikisi de bir mekanda durmuş gibiydiler. Sonra Peygamber (s.a.a) elini kaldırdı. Her ikisi de elini göğe doğru açtı. Ali’yi (a.s) yerinden kaldırdı ve ayağı Peygamber’in (s.a.a) diziyle aynı hizaya geldi. Daha sonra Peygamber (s.a.a) şöyle buyurdu: “Ey insanlar! Bu Ali’dir, o benim kardeşim, vasim, ilmimi toplayan ve ümmetim arasında iman eden kimseler üzerinde halifemdir. Aziz ve celil olan Allah’ın kitabını tefsir etmekte, Allah’a davet etmekte, Allah’ı razı eden şeylerle amel etmekte, Allah’ın düşmanlarıyla savaşmakta, Allah’a itaatle dostluk etmek ve Allah’a isyan etmekten sakındırmakta benim yerime geçen kimsedir. Allah Resulü’nün halifesi odur, Müminlerin Emiri odur, Allah tarafından hidayet imamı odur. Nakisin (ahdini bozan Cemel ashabı) Kasitin (Zulmeden Muaviye taraftarları) ve Marikin’i (dinden çıkan Hariciler’i) Allah’ın emriyle öldüren odur. Allah şöyle buyurmuştur: مَا يُبَدَّلُ الْقَوْلُ لَدَيَّ “Nezdimde söz değişmez”[8] Ey Rabbim! Senin emrinle şöyle diyorum: “Allah’ım! Ali’yi seven kimseyi sev, Ali’ye düşman olan kimseye düşman ol. Ona yardım edene yardım et, onu yardımsız bırakan kimseyi sen de yardımsız bırak. Ali’yi inkar eden kimseye lanet et, Ali’nin hakkını inkar eden kimseye gazap et. ” Ey Rabbim! Sen, bu konu aydınlandıktan ve Ali’yi bugün tayin ettikten sonra şu ayeti bana nazil buyurdun: اليوم أَكْمَلْتُ لَكُمْ دِينَكُمْ وَأَتْمَمْتُ عَلَيْكُمْ نِعْمَتِي وَرَضِيتُ لَكُمُ الإِسْلاَمَ دِينًا وَمَن يَبْتَغِ غَيْرَ الإِسْلاَمِ دِينًا فَلَن يُقْبَلَ مِنْهُ وَهُوَ فِي الآخِرَةِ مِنَ الْخَاسِرِينَ “Bugün, size dininizi kemale erdirdim, üzerinize olan nimetimi tamamladım, din olarak sizin için İslam’ı beğendim.”[9] “Kim İslam’dan başka bir dine yönelirse, onunki kabul edilmeyecektir. O ahirette de kaybedenlerdendir.”[10] Ey Rabbim! Seni de şahit tutuyorum ki ben tebliğ ettim. 5- Ümmetin İmamet Meselesine Teveccüh Etmesi Gerektiğini Vurgulama Ey İnsanlar! Allah dininizi imametle kamil buyurmuştur. O halde Kıyamet Günü’ne ve aziz ve celil olan Allah’ın huzuruna varılacağı güne kadar her kim ona ve benim çocuklarımdan ve O’nun soyundan vasilere iktida etmezse, böyle kimselerin amelleri dünya ve ahirette yok olmuş olur ve sürekli azap içinde bulunurlar. Azapları asla hafifletilmez ve onlara mühlet de verilmez. Ey İnsanlar! Bu Ali sizlerden bana en çok yardım eden, bana en layık olan, bana en yakın bulunan ve nezdimde en değerli olan kimsedir. Aziz ve celil olan Allah ve ben ondan razıyız. Kur’an’da Ali dışında hiç kimse hakkında rızayet ayeti (kendisinden razı olunduğunu bildiren bir ayet) inmemiştir. Allah müminlere hitap ettiği her yerde önce ona hitap etmiştir. Kur’an’da var olan övgü ayetleri onun hakkındadır ve Allah İnsan suresinde sadece onun cennete gireceğine şahadette bulunmuştur. Bu sureyi ondan başkası hakkında nazil buyurmamış ve bu sureyle ondan başkasını övmemiştir. Ey insanlar! O (Ali) Allah’ın dininin yardımcısı, Allah Resulü’nün (s.a.a) savunucusudur. O takvalı, temiz, hidayet eden ve hidayet olmuş kimsedir. Peygamberiniz en iyi Peygamber, vasiniz en iyi vasi, onun çocukları da en iyi vasilerdir. Ey insanlar! Her peygamberin soyu kendi sulbündendir. Ama benim neslim Müminlerin Emiri Ali’nin (a.s) sulbündendir. Ey insanlar! Şeytan Adem’i hasetle cennetten dışarı çıkardı. Sakın Ali’ye haset etmeyiniz. Aksi taktirde amelleriniz boşuna gider, ayaklarınız sürçer. Adem bir sürçme sebebiyle yeryüzüne gönderildi. Oysa Adem aziz ve celil olan Allah’ın seçtiği kimseydi. O halde sizler, aranızda Allah’ın düşmanları olduğu halde nasıl bir halet içinde olacaksınız? Biliniz ki sadece şekavet sahibi kimse Ali’ye düşmanlık eder ve sadece takva sahibi kimse Ali’yle dost olur. Ali’ye sadece halis mümin olan kimse iman eder. Allah’a yemin olsun ki Asr suresi Ali (a.s) hakkında nazil olmuştur: بسم الله الرحمن الرحيم وَالْعَصْرِ إِنَّ الْإِنسَانَ لَفِي خُسْرٍ “Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla. Asra andolsun ki, insan hiç şüphesiz hüsran içindedir.”[11] Asra andolsun ki iman eden, hak ve sabırdan hoşnut olan Ali dışında tüm insanlar hüsran içindedir. Ey insanlar! Ben Allah’ı şahit tuttum, risaletimi sizlere tebliğ ettim. Peygamber’in sadece açıkça tebliğ etmeden başka bir sorumluluğu yoktur. Ey insanlar! Allah’tan hakkıyla korkun ve dünyadan sadece Müslüman olarak ayrılın. 6- Münafıkların Bozgunculuklarına İşaret يَا أَيُّهَا الَّذِينَ أُوتُواْ الْكِتَابَ آمِنُواْ بِمَا نَزَّلْنَا مُصَدِّقًا لِّمَا مَعَكُم مِّن قَبْلِ أَن نَّطْمِسَ وُجُوهًا فَنَرُدَّهَا عَلَى أَدْبَارِهَا أَوْ نَلْعَنَهُمْ كَمَا لَعَنَّا أَصْحَابَ السَّبْتِ “Ey Kitab verilenler! Bir takım yüzleri silip dümdüz ederek arkalarına çevirmeden, yahut cumartesi ashabını (Yahûdileri) lânetlediğimiz gibi lânetlemeden önce, elinizdeki Kitab’ı tasdik ederek indirdiğimiz Kur’an’a iman edin.”[12] Ey insanlar! Allah’a yemin olsun ki bu ayette kendilerini isim ve soylarıyla bildiğim ashabımdan bir grup kastedilmiştir. Ama onları ifşa etmemekle görevlendirildim. O halde her kim amel ederse, kalbinde Ali’ye karşı taşıdığı sevgi veya kinle mutabık olan şeyi bulacaktır. Ey insanlar! Aziz ve celil olan Allah tarafından bana bir nur verilmiş, benden sonra Ali b. Ebi Talib’e ve ondan sonra da Mehdi-i Kaim’e kadar onun nesline verilmiştir. Mehdi de Allah’ın hakkını ve bize ait olan her hakkı geri alır. Zira aziz ve celil olan Allah bizleri kusur edenlere, düşmanlık gösterenlere, muhaliflere, hainlere, günahkarlara, zalimlere ve tüm alemlerden gasp edenlere karşı hüccet karar kılmıştır. Ey insanlar! Sizleri Allah’tan korkutuyorum ve uyarıyorum ki ben Allah’ın Resulüyüm. Benden önce de peygamberler var olmuştur. Ben ölür veya öldürülürsem, sizler gerisin geriye mi döneceksiniz? Her kim gerisin geriye dönerse, Allah’a hiçbir zarar veremez. Allah çok yakında şükredenlere ve sabredenlere mükafat verecektir. Biliniz ki sabır ve şükürle nitelendirilen Ali’dir. Ondan sonra da O’nun neslinden olan çocuklarım da aynen böyledir. Ey insanlar! Müslüman oluşunuz sebebiyle bana, hatta Allah’a minnet etmeye kalkışmayın. Aksi taktirde Allah amellerinizi ortadan kaldırır, size gazap eder ve Allah sizleri ateşten ve (erimiş) bakırdan alevlere müptela kılar. Şüphesiz rabbiniz pusudadır. Ey insanlar! Benden sonra da ateşe davet edecek olan liderler olacaktır. Onlar kıyamet günü yardım görmezler. Ey insanlar! Allah ve ben onlardan uzağız. Ey insanlar! Onlar ve yardımcıları, onlara tabi olanlar, onları takip edenler ateşin en alt derecesinde olacaklardır ve kibirli kimselerin yeri nede kötüdür. Biliniz ki onlar, Ashab-ı Sahife’dir. O halde sizden her biriniz kendi sahifesine baksın.” Ravi şöyle diyor: “Peygamber (s.a.a), “Ashab-i Sahife” adını zikredince insanların çoğu Peygamberin bu sözden neyi kastettiğini anlamadılar. Kendileri için bir soru teşkil etti. Oradakilerden çok azı Peygamber’in maksadını anlayabildi.” “Ey insanlar! Ben hilafet emrini kıyamet gününe kadar İmamet veraseti olarak neslime emanet ediyorum. Ben tebliğ etmekle görevli olduğum şeyi tebliğ ettim ki, burada hazır olan ve olmayan, dünyaya gelen ve gelmeyen herkese hüccet olsun. O halde kıyamet gününe kadar, burada hazır olanlar hazır olmayanlara ve babalar çocuklarına ulaştırsınlar. Çok yakında benden sonra İmameti padişahlık olarak zulüm ve zorbalıkla alacaklardır. Allah gasp edenlere ve (bu hakka) tecavüzde bulunanlara lanet etsin. Bu esnada ey insanlar ve cinler! Sizlere dökülmesi gerekeni döker, sizlere ateş ve (erimiş) bakırdan alevler gönderir ve siz onu asla defedemezsiniz. Ey insanlar! Aziz ve celil olan Allah sizleri kötüyü iyiden ayırt etmek için başı boş bırakmamıştır. Allah sizleri gaipten haberdar kılmamıştır. Ey insanlar! Allah kıyamet kopmadan önce yalanlamaları sebebiyle bayındır olan her bölgeyi helak edecektir ve onu Hz. Mehdi’nin hakimiyeti altına geçirecektir. Allah kendi vaat ettiği şeyi uygulayacaktır. Ey insanlar! Sizden öncekilerin çoğu helak oldu. Allah onları helak etti ve gelecek nesilleri de helak edecek olan O’dur. Allah-u Teala şöyle buyurmuştur: أَلَمْ نُهْلِكِ الْأَوَّلِينَ ثُمَّ نُتْبِعُهُمُ الْآخِرِينَ كَذَلِكَ نَفْعَلُ بِالْمُجْرِمِينَ وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِّلْمُكَذِّبِينَ “Öncekileri yok etmedik mi? Ardından, sonrakileri de onlara katarız. Suçlulara böyle yaparız. O gün yalanlamış olanların vay haline!”[13] Ey insanlar! Allah bana emretmiş ve beni sakındırmıştır. Ben de Allah’ın emriyle Ali’ye emrettim ve onu sakındırdım. Emir ve yasaklama ilmi onun nezdindedir. O halde onun emrini dinleyiniz ki esenlikte kalasınız. Ona itaat edin ki hidayet bulasınız. Onun yasaklamalarını kabul edin ki doğru yolda olasınız ve onun maksat ve muradına doğru hareket edesiniz ve bilinmedik yollar sizleri onun yolundan alıkoymasın. ABNA.İR [1] Maide suresi, 67. ayet [2] Maide suresi, 55. ayet [3] Nur suresi, 15. ayet [4] Tevbe suresi, 61. ayet [5] Maide suresi, 67. ayet [6] Yasin suresi, 12. ayet [7] Zümer suresi, 56. ayet [8] Kaf suresi, 29. ayet [9] Maide suresi, 3. ayet [10] Al-i İmran suresi, 85. ayet [11] Asr suresi, 1-2. ayetler [12] Nisa suresi, 47. ayet [13] Mürselat suresi, 16-19. ayetler Uğur Kepekçi 25 Ekim 2013/YENİ MESAJ GAZETESİ Gadir hadisinden ne anlamalıyız? Bazı kimseler Gadir-i Hum hadisesini inkâr ediyor. Bazıları da Gadir-i Hum hutbesini ve Hz. Ali hakkında beyan edilen Gadir hadisini kabul ediyor ancak buradaki “Mevla” ifadesini halife olarak değil de dost olarak izah etmeye çalışarak meseleyi hafife alıp mecrasından çıkartıyor. Önce Gadir Hadisini hatırlayalım: “Ben kimin mevlası isem, Ali de onun mevlasıdır. Allah’ım! Onu seveni sev, O’na düşman olana düşman ol, O’na yardım edene yardım et, yardım etmeyerek yalnız bırakanı yalnız bırak” (Tirmizi, Menakıb,19; İbn Mace, Mukaddime,11; İbn Hanbel, 1/84,118, 119..) Gadir Hadisi olarak geçen bu hadisi şerif Gadir-i Hum günü Peygamberimizin irad ettiği hutbedeki beyanıdır. Gadir hadisi ve hadiste geçen “Mevla” ifadesinin ne manaya geldiğini Prof. Dr. Haydar Baş Hocamızın İmam Cafer Es-Sadık adlı eserinden İmam Cafer’in 86. İlkesinden aktarmaya çalışalım: “Gadir Hadisi, mütevatir hadislerdendir ve bu hadisin ravileri olan sahabe, tabiin ve İslam muhaddisleri onu her asırda mütevatir olarak ilan etmişlerdir. Sahabeden 110, tabiinden 89, İslam ulaması ve muhaddislerden 3.500 kişi Gadir Hadisini nakletmiştir. Böyle bir tevatüre sahip olan bu hadisin varlık ve itibarında hiçbir şüpheye yer yoktur. Yine ulemadan bir grup, Gadir Hadisi hakkında müstakil kitaplar yazmışlardır. Bunların arasında, bu hadisin senetlerini de bir araya toplayan en temel belge, Allame Abdulhüseyin’in (1320-1390 Hicri Kameri) eseri olan “el Gadir” kitabıdır. Şimdi, Hz. Resûlullah (s.a.v.) ve Ali’nin(a.s.) “Mevla” oluşundan maksadın ne olduğunu inceleyelim. Karineler, bu tabirden, rehberlik ve önderliğin kastedildiğini açıkça ortaya koymaktadır: a-Gadir-i Hum olayında, Hz. Resul-ü Ekrem (s.a.v.) hac kafilesini susuz ve bitki yeşermeyen kurak bir çölde ve günün çok sıcak bir zamanında durdurdu. Hava o kadar sıcaktı ki, orada olanlar abalarının yarısını başlarının üzerine örtmüşler, diğer yarısını da altlarına sermişlerdi. Böyle bir durumda, doğal olarak Hz. Resûlullah (s.a.v), ümmetin hidayetinde kader belirleyici çok önemli bir konuyu açıklayacak demekti. Evet, Müslümanların kaderini belirlemede, vahdetin kaynağı ve dinin koruyucusu olan halife tayininden daha önemli bir şey olabilir miydi? b- Hz. Resulü Ekrem (s.a.v.) Hz. Ali’nin(a.s.) velayet ve hilafetini söz konusu etmeden önce, usûlü’d-dini teşkil eden tevhid, nübüvvet ve mead konusundan bahsedip, halktan onlar hakkında ikrar aldı ve sonra İlahi mesajı tebliğ etti. Hz. Resûlullah’ın (s.a.v.) insanlardan usûl’d-din konusunda ikrar almasının hemen peşinden ilahi mesajı tebliğ edişinden, bu mesajın önemini ve O Hazretin bu büyük kongreden hedefinin, belli bir kişiyle dost olmak, onu sevmek gibi sıradan bir şey olamayacağını anlamak mümkündür. c- Hz. Resul-i Ekrem (s.a.v.) hutbesinin başında, yakında dünyadan göçeceğini bildirmiştir ve bu da Hazretin kendisinden sonra ümmetin durumundan endişelendiğini göstermektedir. O halde dininin, gelecekteki olaylar fırtınasında bir tehlikeyle karşılaşmaması için bir çare araması daha uygun olurdu. d- İmam Ali (a.s.) hakkındaki ilahi mesajı açıklamadan önce, kendisi evlâ –üstün- ve Mevla –efendi- oluşundan bahsederek, “Allah Benim mevlamdır ve Ben de mü’minlerin mevlasıyım, mü’minlere, onların kendi canlarından daha evlayım” buyurdu. Resûlullah’ın (s.a.v.) bu buyruğu, Hz. Ali’nin (a.s.) Mevlalığının, Resûlullah’ın (s.a.v.) Mevlalık ve evlatlığı türünden olduğunu ve O Hazretin, Allah’ın emriyle bu Mevlalığı İmam Ali (a.s.) için de ispatladığını göstermektedir. e- Hz. Resul-i Ekrem (s.a.v.) İlahi mesajı açıkladıktan sonra, orada bulunanların, bulunmayanlara duyurmasını istedi.” İmam Cafer Es- Sâdık/ Prof. Dr. Haydar Baş/ sayfa 779-780) Makalemizin sonunda şunu da belirtelim: Gadir-i Hum günü irad edilen hutbede sadece bir tek Gadir hadisi beyan edilmedi ki. Yaklaşık 20 sayfa uzunluğunda bir hutbedir. Hutbenin tam metni Prof. Dr. Haydar Baş Hocamızın İmam Ali eserinde mevcuttur. (Sayfa; 353-371) Resûlullah Gadir-i Hum hutbesinde, sadece Gadir hadisinde değil, hutbenin altı yerinde kendisinden sonra Müslümanların halifesinin Hz. Ali olduğunu beyan etmiştir. Doğruya ulaşmak isteyenlere, ön yargı ve inattan uzak kalmak isteyenlere, Nuh’un gemisi hükmünde olan Ehl-i Beyt’in yoluna tabi olup kurtulmak isteyenlere bu bilgiler yeter. Tercih sizin değerli okurlar.
Allah aşkı mutlaktır, seçimlik şık sanmayın
Her Allah emri farzdır, karşı gelip yanmayın Karşı gelen baş melekken, şeytan oldu bu yüzden Gadir-i Hum da farzdır, Ali’ siz din anmayın. Kur’an-ı Kerim farzsa, Ali’dir en canlısı Ali’yi inkar eden, olur Yezit yanlısı Hadis yazma yetkisi, tek Ali’ye verildi Başkasına yasaktır, der Peygamber(SAV) şanlısı. Şefaat yetkisi var, (SAV) Peygamber ve soyunda "Ezan Duası" na bak, vesiledir boyunda Sadece din diyenler, farz bu yoldan sapmıştır Ali’yi seven her kul, yer almaz pis oyunda. Fatıma ile Ali, Hasan-Hüseyin nurdur En azılı düşmanı, Yezit şeytani urdur Mescitler çok kutsaldır, burada küfür olmaz Tüm Ehl-i Beyt nurludur, her yanı mutlak surdur. |
Kaynak:Kur'an-ı Kerim/Bakara Sûresi/Sayfa:7/Cüz:1/39. Ayet: İnkâr edenler ve âyetlerimizi yalanlayanlara gelince, işte bunlar cehennemliktir. Onlar orada ebedî kalacaklardır. ﴾39﴿وَالَّذ۪ينَ كَفَرُوا وَكَذَّبُوا بِاٰيَاتِنَٓا اُو۬لٰٓئِكَ اَصْحَابُ النَّارِۚ هُمْ ف۪يهَا خَالِدُونَ۟ ﴿٣٩﴾
Kaynak: Kur'an-ı Kerim/En'âm Sûresi/Sayfa:149/Cüz:8/Ayet:156-157: Kitap, yalnız bizden önceki iki topluluğa (yahudilere ve hıristiyanlara) indirildi. Biz onların okumalarından habersiz idik" demeyesiniz, yahut, "Eğer bize kitap indirilseydi biz onlardan daha çok doğru yolda olurduk" demeyesiniz, diye bu Kur'an'ı indirdik. İşte size Rabbinizden açıkça bir delil, bir hidayet ve bir rahmet geldi. Artık Allah'ın âyetlerini yalanlayan ve (insanları) onlardan çeviren kimseden daha zalim kimdir!? İnsanları âyetlerimizden alıkoymaya kalkışanları, yapmakta oldukları engellemeden dolayı azabın en kötüsü ile cezalandıracağız. ﴾156-157﴿
اَوْ تَقُولُوا لَوْ اَنَّٓا اُنْزِلَ عَلَيْنَا الْكِتَابُ لَكُنَّٓا اَهْدٰى مِنْهُمْۚ فَقَدْ جَٓاءَكُمْ بَيِّنَةٌ مِنْ رَبِّكُمْ وَهُدًى وَرَحْمَةٌۚ فَمَنْ اَظْلَمُ مِمَّنْ كَذَّبَ بِاٰيَاتِ اللّٰهِ وَصَدَفَ عَنْهَاۜ سَنَجْزِي الَّذ۪ينَ يَصْدِفُونَ عَنْ اٰيَاتِنَا سُٓوءَ الْعَذَابِ بِمَا كَانُوا يَصْدِفُونَ ﴿١٥٧﴾
Kaynak: Kur’an-ı Kerim/Mâide Sûresi/Sayfa:119/Cüz:6/67. Ayet (Tebliğ Ayeti):
Ey Peygamber! Rabbinden sana indirileni tebliğ et. Eğer bunu yapmazsan onun verdiği peygamberlik görevini yerine getirmemiş olursun. Allah seni insanlardan korur. Şüphesiz Allah, kafirler topluluğunu hidayete erdirmeyecektir. ﴾67﴿ يَٓا اَيُّهَا الرَّسُولُ بَلِّـغْ مَٓا اُنْزِلَ اِلَيْكَ مِنْ رَبِّكَۜ وَاِنْ لَمْ تَفْعَلْ فَمَا بَلَّغْتَ رِسَالَتَهُۜ وَاللّٰهُ يَعْصِمُكَ مِنَ النَّاسِۜ اِنَّ اللّٰهَ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الْكَافِر۪ينَ ﴿٦٧﴾
Kaynak: Kur’an-ı Kerim/Mâide Sûresi/Sayfa:107/Cüz:6/3. Ayet (İkmal Ayeti):
Ölmüş hayvan, kan, domuz eti, Allah'tan başkası adına boğazlanan, (henüz canı çıkmamış iken) kestikleriniz hariç; boğulmuş, darbe sonucu ölmüş, yüksekten düşerek ölmüş, boynuzlanarak ölmüş ve yırtıcı hayvan tarafından parçalanmış hayvanlar ile dikili taşlar üzerinde boğazlanan hayvanlar, bir de fal oklarıyla kısmet aramanız size haram kılındı. İşte bütün bunlar fısk (Allah'a itaatten kopmak)tır. Bugün kafirler dininizden (onu yok etmekten) ümitlerini kestiler. Artık onlardan korkmayın, benden korkun. Bugün sizin için dininizi kemale erdirdim. Size nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslâm'ı seçtim. Kim şiddetli açlık durumunda zorda kalır, günaha meyletmeksizin (haram etlerden) yerse şüphesiz ki Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir. ﴾3﴿حُرِّمَتْ عَلَيْكُمُ الْمَيْتَةُ وَالدَّمُ وَلَحْمُ الْخِنْز۪يرِ وَمَٓا اُهِلَّ لِغَيْرِ اللّٰهِ بِه۪ وَالْمُنْخَنِقَةُ وَالْمَوْقُوذَةُ وَالْمُتَرَدِّيَةُ وَالنَّط۪يحَةُ وَمَٓا اَكَلَ السَّبُعُ اِلَّا مَا ذَكَّيْتُمْ وَمَا ذُبِحَ عَلَى النُّصُبِ وَاَنْ تَسْتَقْسِمُوا بِالْاَزْلَامِۜ ذٰلِكُمْ فِسْقٌۜ اَلْيَوْمَ يَـئِسَ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا مِنْ د۪ينِكُمْ فَلَا تَخْشَوْهُمْ وَاخْشَوْنِۜ اَلْيَوْمَ اَكْمَلْتُ لَكُمْ د۪ينَكُمْ وَاَتْمَمْتُ عَلَيْكُمْ نِعْمَت۪ي وَرَض۪يتُ لَكُمُ الْاِسْلَامَ د۪يناًۜ فَمَنِ اضْطُرَّ ف۪ي مَخْمَصَةٍ غَيْرَ مُتَجَانِفٍ لِاِثْمٍۙ فَاِنَّ اللّٰهَ غَفُورٌ رَح۪يمٌ ﴿٣﴾
Kaynak: Kur’an-ı Kerim/Mâide Sûresi/Sayfa:117/Cüz:6/55. Ayet :
Sizin dostunuz ancak Allah'tır, Resûlüdür ve Allah'ın emirlerine boyun eğerek namazı kılan, zekâtı veren mü'minlerdir. ﴾55﴿ نَّمَا وَلِيُّكُمُ اللّٰهُ وَرَسُولُهُ وَالَّذ۪ينَ اٰمَنُوا الَّذ۪ينَ يُق۪يمُونَ الصَّلٰوةَ وَيُؤْتُونَ الزَّكٰوةَ وَهُمْ رَاكِعُونَ ﴿٥٥﴾
KAYNAK: Kur'an-ı Kerim/ A'râf Sûresi /Sayfa:154/Cüz:8/36. Ayet:
Âyetlerimizi yalanlayanlar ve onlara uymayı kibirlerine yediremeyenlere gelince işte onlar cehennemliklerdir. Onlar orada ebedi kalacaklardır. ﴾36﴿وَالَّذ۪ينَ كَذَّبُوا بِاٰيَاتِنَا وَاسْتَكْبَرُوا عَنْهَٓا اُو۬لٰٓئِكَ اَصْحَابُ النَّارِۚ هُمْ ف۪يهَا خَالِدُونَ ﴿٣٦﴾
KAYNAK: Kur'an-ı Kerim/ Bakara Sûresi/Sayfa:32/Cüz: 2/207. Ayet:
İnsanlardan öylesi de vardır ki, Allah'ın rızasını kazanmak için kendini feda eder. Allah kullarına çok şefkatlidir. ﴾207﴿وَمِنَ النَّاسِ مَنْ يَشْر۪ي نَفْسَهُ ابْتِغَٓاءَ مَرْضَاتِ اللّٰهِۜ وَاللّٰهُ رَؤُ۫فٌ بِالْعِبَادِ ﴿٢٠٧﴾