Hüzünlü sonbahar
Hüzün dolu bir sabahtı
Dışarıda yağmur fırtına ortalığı kasıp kavurmakta Ağaçlar sarı yapraklar sarı yer onlardan sarı Yapraklar göklerde savrulup durmakta Beni dersen Ben üşüyordum soğuktan balkondan bakarken ayakta Çeşitli düşünceler içinde. Düşünüyordum eski günleri Düşünüyordum bizim memleketteki güz günlerini Bağ bozumunu Ve kışa hazırlık yaptığımız o eski günleri. Düşünüyorum da ağlamak geliyordu içimden dolu, dolu oluyordu gözlerim. Neydi o günlerimiz neydi ! Yapılırdı, bir tarafta pekmez diğer tarafta cevizli bandırmalar Kurutulurdu kışlık çeşit, çeşit sedirlerde sebzeler Ne güzel olurdu yaz boyu beslenen etliklerden yapılan o kavurmalar. Sonra.. Yük, yük katırlarla merkeplerle taşınırdı kışlık yakacak odunlar. Bir’ de o yıllarda, Anam vardı Özleyince, boynuna sarıldığım Ve bir de, babam vardı elini öpünce harçlığımı aldığım. Şimdi onlar nerde yok, yok.. Onlar tıpkı şimdi olduğu gibi böyle bir son baharda toprağa verildiler Olar böyle mevsimde öldüler Döküldüler hanemizden tıpkı şimdiki dallardaki yapraklar gibi yerlere Sonra hepimiz, Onlar birer, birer böyle bir mevsimde göçüp gittiler Sele serpe dağıldık sonra başka yerlere rüzgârlarla her birimiz. Elimiz kolumuz kırılmış çaresiz. Ve hazana döndü geride kalan hanemiz ve bahçelerimiz Güzel görünse’ de sevemedim şu sonbaharı işte bu yüzünden 23 Eki. 13 A.Yüksel Şanlı er |