İNCİ KOLYE
İnci kolyelerim vardı sıra sıra.
Rengârenk takardım gerdanıma. Uzun boylarıyla ulaşırdı kalbime her biri. Bana, seni hatırlatırdı, Ve sensiz geçen, son gecemi... Şimdi odamda, aynanın yanında, Hepsi de hâlâ sıra sıra. Duruyor öylece orada, dokunmuyorum. Takamıyorum artık hiçbirini, gittin gideli. Hüzün kaplıyor içimi baktıkça, Ve anımsıyorum sensiz geçen o son geceyi... Kırmızı, eski bir şarap vardı kadehlerde. Karanlıkta mum ışığı dans ederken titrek titrek, Ellerin ellerimdeydi aşkı okurken gözlerinde. Ben, hafif boynu bükük, Bir o kadar da ürkek sebepsiz... Usul usul girmişti içeri rüzgâr izinsiz. Ben, çaresiz ürpermiştim gece ayazında. Bilemedim gidişini, sezemedim. Bir şal almak için, içeri gittim. Sonra şöyle bir nefes çektim, geri geldim. Oysa sen, çoktan gitmiştin! Ne bir veda, ne elveda... Kaldım orada bir başıma, şal omuzlarımda. Ah o şal, seni benden çalan... Kızdım kendime, attım omuzlarımdan bir çırpıda. Sonra döndüm tekrar kan kırmızı şarabıma. Bir yudum, bir yudum daha... Yavaş yavaş azalıyordu sanki gecenin ağırlığı. Ve kalp, birden teklemeye başladı. Elimden attım kadehi, yüreğime sığınmak istedim, Olmadı... İstemeden de olsa, inci kolyeye takıldı ellerim. Döküldü taneler birer birer yerlere. Ben, bağrımda duran ellerimle, kalakaldım öylece. Gözümden bir damla yaş döküldü, bir inci tanesini buldu. İşte o gün bugündür ben böyle hatırlarım, Sensiz geçen, son gecemi... MUTAHHARA ARLI ÖZKÖK muti |