Gitme vakti gelmişti
Bir rüzgar esmişti, o’ndan bana
Ve aynı sertlikle cevap vermişti dalgalar, kıyıda Cıvıl cıvıl öten kuşlar yoktu ortalıkta Sanki ondan gelen parçayı hissetmiş, bırakmışlardı yalnızlığıma İçimi ısıtan, aydınlığın efendisi yoktu şimdi Gökyüzümün maviliği peşimi bırakıp gitmişti Kara bulutlar sarmış dört bir yanımı, gökyüzü şimşeklerle aydınlanmaktaydı Bense gök gürültüsü eşliğinde sana gelen şimşekleri Ağlarken, gülmüş keyifle izlemekteyim Aynı bankta oturmuş, gözlerimle dolaşıyorum etrafı Rüzgarın varlığıyla ayaklanan yapraklar, birde zorda olsa uçan martılar Yapraklar önce vücudundan kopmuş, sonrasında rengini değiştirmişti Ve işte şimdi varoluşlarından uzak savrulup gidiyorlardı Martılar mı ? Onlar meyvesini aldıkları yerden hiç gitmemişti İnadına bir direnişti; ve Bu, onlar için haklı bir galibiyetti Ne şimşeklerden eser kalmıştı ne de ufak bir gök gürültüsü Dalgaların çırpınışları bile son bulmuştu Yavaşça yoluna giden karabulutların arasından göz kırpıyordu güneş Müzik tınısında ötüyordu martılar ve sırada; Tüm tatlılığıyla gökkuşağı belirmişti Birde üzerinden süzülüp diğer varoluşları toplamak üzere yol alan rüzgar Anlaşılan gitme vakti gelmişti, yalnızlığın |