SON BAHAR
Kaldır göz kapaklarını, kirpiklerinden tutunduğum hayatıma kast etme!
Hayat diye yaşadığım, bu keşmekeş hatıralar yığınından kaçıyorum ben. Kaldır o karanlık gözlerini yerden, bakışların toprağın bile ciğerine batıyor, Ateşleri bile, ateşe veriyorsun bakışlarınla, yürekler buna nasıl dayansın? Silme sakın gözlerini, düşürme beni kirpiklerinden, koparma hayattan, senden… Kırılmış aynalarda görüyorum resmini, her parça daha çok sen gösteriyor, Yüreğime ekiyorum gözlerini, sonra dudaklarımı adınla ıslatıyorum, Yaşarıyor gözlerim ve düşen damlalarla, suları ıslatıyorum… Hiçliğim batıyor yüreğime, her şeye rağmen sen diyorum, bir görsen… Yüreğimi yeniden bakışlarınla vursan, sen revan olan gönlüme sürsem seni… Kaldırımların üstüne halı gibi dokunan, sarı yaprakları sersem ayaklarının altına, Benliğimi sende eritsem, gözlerinden ben baksam, bende ki seni görür müyüm? Sevgili, yüreğime dokunuyorsun yine, hayallerimi, rüyalarımı esir ediyorsun, Bak benim saçlarım gibi, ağaçların da saçları sararmış, mevsim sonbahar, Canımdan ten düşüyor, ağaçlardan yapraklar, yoksa bu son bahar, son/bahar mı? Titriyorum, havanın soğuğundan mı, yoksa bu hüzün tablosundan mı bilmiyorum, Rüzgârlar, insana dokunduğu gibi serin dokunmuyor yeşile, can evinden vuruyor, har oluyor. Gazele çeviriyor yaprakları, ıslak ıslak kurutuyor hayatı ve sen gibi yakıyor, kavuruyor, Ten evime hazan rüzgârı gibi vuruyorsun, bitiriyorsun, tüketiyorsun. Ey yüreğimi gazele çeviren hazan bakışlım, ömrüme kast ettiğine değil, sensizliğe yanıyorum. Hani, kirpiklerinden tutunmuştum hayata, gözlerinden içmiştim abıhayatı, Seninle şenlenen gönül haneme gelişin ilkbahardı, rengârenk çiçeklerin vardı, Ne de çabuk geçti zaman, ne de güzel kavurmuştu hasretin, temmuzu, ağustosu, Yokluğunu giydirme bana ne olursun, burcu burcu senin kokuna hasret bırakma, Sen ki benim için candan ötesin ey yâr! Ve artık biliyorum gidiyorsun, mevsim son bahar… |