...GUN OLA...Gün gecenin kıyılarına vururken kendini Birbirinin aynı Hatta bir o kadar farklı Belki de eski Ya da uzundu Umduğumdan da yeniydi Ve parladı sesi Anlatamıyorum bu iki mevsimi... Sustu unuttu konuşmayı tanyeri Hatta uzatıp elini Çığlıklanmasın diye tüm açık ağızları kapattı Sıraya girmiş ve sırasını bekleyen Gölgelerle dolu ortalık Ama Ne gülüşmeler hevesliydi Ne de gözyaşıydı sıra başına kendini ekleyen Sallandı darağacında Ellerinden asılı ayçiçeği ışığı Sustu özlem Tuttu dalga Söndü sözler Ama yandı şiir Biri yazar oldu ömrümün senaryolarını Diğeri satırlara küsmüş Satır aralarına sırnaşık bir şair Elimde avucumda bilyeler İşte bir de adı konmayan iki mevsim mütemadiyen söylenir... Dalar an be an gözün karasına bebek göze Gerek yok kaleme kağıda hatta söze Yürek helâk oldu Düşünüp de çözümsüz Doğan güneşe Ay desen perperişan Eminim dövüyor dizlerini Başımı önde gördükçe Çare yok Yollar bitmez Yüreğe kuvvet Dövüne dövüne alınacak virajlar Yine gülümseyerek kalkıp günün ortasına İç savaşın etrafına tel örgü çekip Süpüreceksin elindeki cam kırıklarını Ki her uzandığında elin silmeye yaşlarını Birde kan serpmesin aralarına... Hergün yeni bir role kuruluyor sanki zaman "a bugün mutlu yüz rolündeyim" Diyor aynadaki aktör Çözümsüz bu düzen bilirim Tek teselli Sabır geceye değin Günün elbiselerini Yüzünün makyajını Dudağının kıvrımını Çıkarınca bir kenara Dilediğin makamda Ama gün ağarana kadar Dön içine Fırtınalarına Ve ağla Sonrası Gün ola harman ola... ASLI DEMİREL... |