Veremezdim Bu Sevdayı Ellerine
Sen mahkeme salonunda azılı bir suçluyu savunurken,
Ben sevdamı temyize gidiyordum. Üsküdar Pendik hattında boğazı seyrediyordum Soluk bir nefes alıyordum Kızkulesi civarında Harem’den umutlarımı yolcu ediyordum Yaşama sevincimi hediye ediyordum Haydarpaşa’ya. Yüreğim sevdandan hüküm giymişti ya Aldırmıyordum. Ben sevdamı savunuyordum Sen ise bir suçluyu. Bende bir suçluydum nihayetinde senin nezdinde. Suçum, ağırların en ağırıydı Suçum, seni sevmek. Hatta bana gelmek isteyişinde, Seni kabul etmemekti suçum. Göremedin. Bende sana söyleyemezdim ki Diyemezdim; Bana ağır geldin a sevgili… Ben ilk defa benim kadar katı, benim kadar güçlü, Benim kadar sert bir hayata çarpmıştım. Korktum. Sana yetememekten Seni taşıyamamaktan Seni üzmekten, bıktırmaktan korktum… Bilemedin. Şımarıklık zannettin seni reddedişimi Anlayamadın, Anlayamazdın ki Onca yıl, bunca gizledikten sonra Boyumu aşan sevdayı Öylece Sanki senden bir şey beklermişçesine, Sanki artık sensiz taşıyamazmışım gibi, Veremezdim bu sevdayı ellerine Sessizce… Büyümeliydi çocuk yüreğin Uslanmalıydı uçuşan heveslerin. Yüreğindeki çizgiler, yüzündekilere denk gelmeliydi. Ve sevmeliydin hayatı İnsanları ve kadınları… Öldürmeliydin nefret kokan bakışlarını Her şeyi olduğundan küçük gösteren gözlüklerini çıkarmalıydın Korkmamalıydın benim gibi, Koşmalıydın Aşmalıydın sevdaya dair ellerinle diktiğin engelleri Erimeliydin kasımın ortasında bir kadının bakışlarında Ilık ekmek gibi kokusu uzaktan duyulmalıydı sevmelerinin Ve tutabilmeliydi ellerin Öpebilmeliydi taze bir fidanı alnından. Sevdayı tanımalıydı kulakların Ürkek kalp atışlarından. Ana katilini, umut tacirini değil Sevdayı savunmalıydın loş odalarda Beni savunmalıydın ve kendini Mutlak hâkimin huzurunda. Kıymet bilmeyen değil, Müebbet yürek hapsi uygundur yazmalıydı Gerekçeli kararımda. Naciye ÜRÜN-Kadıköy 13 Nisan 2013 |