UçmakŞiirin hikayesini görmek için tıklayın Erlik’in canı sıkıldı. Hele bir gidip şu insanları göreyim diyerek kalabalığın yanına vardı. Orada insanlardan başka yaban hayvanları kuşlar ve daha nice yaratıklar vardı. Erlik Tanrı bunları nasıl yarattı acaba bunlar ne yer ne içerler diye düşündü. O düşüne dursun insanlar ağacın yemişlerinden yemeğe başlamışlardı. Erlik baktı ki insanlar ağacın yalnızca bir yanındaki yemişleri yiyorlar öte yandakilere ellerini sürmüyorlar. İnsanlara bunun nedenini sordu. İnsanlar şu yanıtı verdiler: “Tanrı Ülgen bize şu yandaki dört dalın yemişini yemeği yasakladı. Biz yalnızca Tanrı’nın izin verdiği ağacın gündoğusundaki yemişlerden yiyoruz. Şu gördüğün yılan ile köpek yasak yandaki yemişleri yemememiz için bekçilik ediyor. Bundan sonra Tanrı göğe çıktı. Beş dalın yemişi de bizim aşımız oldu”
Bu yanıt Erlik’i sevindirdi. Erlik Körmös insanlardan Törüngey denilen erkeğe yaklaştı. Ona “Tanrı size yalan söylemiş. Asıl yasakladığı yemişlerden yemeniz gerekir. Onlar daha tatlıdır. Bir deneyin; göreceksiniz” dedi. Erlik uyumakta olan yılanın ağzına girdi; ağaca çıkmasını söyledi. Yılan ağaca çıkıp yasak yemişlerden yedi. Doğanay’ın karısı Eje yanlarına geldi. Erlik Törüngey ile Eje’ye de yasak yemişlerden yemelerini söyledi. Törüngey Tanrı’nın sözünü tutarak yasak yemişlerden yemedi. Karısı Eje dayanamadı yedi. Yemiş çok tatlı idi. Alıp kocasının ağzına sürdü. Törüngey ile Eje’nin tüyleri birden döküldü. Utandılar. Kaçıp herbiri bir ağacın ardına saklandılar. Derken Tanrı geldi. Bütün ulus kaçışıp bir köşeye gizlendi. Tanrı “Törüngey! Törüngey! Eje! Eje! Neredesiniz” diye haykırdı. Törüngey ile Eje “Ağaçların arkasındayız” dediler “Karşına çıkamıyoruz utanıyoruz”. Sonra olanları bir bir anlattılar. Tanrı bildiği şeyleri duymanın öfkesi içinde herbirine ayrı cezalar verdi. “Şimdi sen de Körmös’ten (Şeytan’dan) bir parça oldun” diyerek yılana verdi ilk cezayı. “İnsanlar sana düşman olsun; seni görünce vurup ezip öldürsünler!” dedi. Eje’ye döndü “Sen Körmös’ün sözüne uydun. Yasak yemişi yedin. Cezanı çekeceksin. Çocuk doğuracaksın. Doğururken de acı çekeceksin. Sonunda öleceksin ölümü tadacaksın”. Törüngey’e de şöyle diyerek cezasını verdi: “Körmös’ün aşını yedin. Benim sözümü dinlemedin Körmös Erlik’in sözüne uydun. Onun adamları onun dünyasında yaşar karanlıklar dünyasında bulunur. Benim ışığımdan yoksun kalır. Körmös bana düşman oldu; sen de ona düşman olacaksın. Benim sözümü dinleseydin benim gibi olacaktın. Dinlemediğin için dokuz oğlun dokuz da kızın olacak. Bundan sonra ben insan yaratmayacağım. Artık insanlar senden türeyecek.” (W. Radloff tarafından saptanan mit) Dedemi gördüm rüyamda İki tane dedem vardı benim Bu anne tarafımın atası Yarı şaman Yarı Melami Yarı ermiş Hacca yürüyerek hatta uçarak Defalarca gitmiş-gelmiş Bana kabeden hurma Gene kabeden ucuzundan kol saati getirmiş Ufak tefek Nur yüzlü Annemden bile çok sevdiğim Ve hala özlediğim Bilici dedem Kahin dedem Rahmetli dedem ... Bir korku filminden ödünç alınmış Uçurumlar Heybetli ağaçlar Deli deli akan dereler arasında İnce kıvrım kıvrım bir yol Vakit geceye yakın Yolumu kaybetmişim Paniklemişim "Korkma"diyor bir sisin arkasından Sesinden tanıyorum Sonra yüzü seçiliyor "Bu yoldan korkma sakın"diyor "Bu yol adamı tanrıya kadar götürür" ... Freud dan aldığım dersle Bir önceki günümü yatırıyorum masaya Türk mitolojisine dalmışım İlk insanların tanrıdan ilk zılgıtı yediği zamanlar Gülümseyerek okumuşum -Bal gibi çalmışlar işte Gılgamıştan tufan ı çaldıkları gibi Yasak ağacı da çalmışlar Diye söylenerek uyumuşum ... Şamanlar Göğün yüksek katlarına kadar Kutsal hayvanlarına biner uçarmış ... Dede Bütün masallarımızı Bütün düşlerimizi çalmışlar Dede Orda mısın -Çalmışlar diyorum Çal-mış-lar Boyamışlar Süslemişler Tekrar bize satmışlar savrulmalar ağustos 2013 |
Çalan çalana. Bize kalmadı orijinal bi şey.
Kutlarım yetkin kalemini...