Yasak vuslatYasak vuslat Sözler sağırlaşmış duymuyorlar beni şarkılar zehrediyor yine gecemi yorgun bitkin bir sevdanın the end indeyim o acıklı filmdeki sevda dilenen dilencin benim kalbim yırtık pırtık gözlerim hasret sana fotoğrafların isyanda kazan kaldırmış biliyor musun adını sayıklayarak her gece kaç kez fırlıyorum yataktan o saatlerde bir de yağmur yağmıyor mu hele de kentin yalnızlığını yağmur yağmur ağlamıyor mu ince ince dilim dilim dilimleniyor içim o saatlerde sokağın lambası sönük oluyor kedilerse uyumuş sabahları bahçenin önünden her geçişte seni bıraktığım yerde sabahlamış buluyorum o demir kanepede yorgun ve bitkin henüz daha tavşanlar uyanmamışken her yere bir sessizlik bir belirsiz bir isimsiz matem hakimken artık düğün arabalarının arkasında mutluyuz diye yazmıyor hüznümü hüznüne kardeş yapıyorum sarılıp sarılıp birbirlerine ağlaşıyorlar biliyorlar ki artık yalnız değiller her akşam hiç aksatmadan yine aynı yolda yürüyorum tarhlarda menekşelerin boynu bükük hüsnü yusuflar kurumuş bi el veren su veren olsa belki canlanırlar yeniden tutunurlar hayata içim cezvede taşan kahvenin köpüğü için kabarmış diyor falcı da falda gün gün sayıyorum aşkımızın elli ikinci gecesinde lokma dağıtacağım kentin varoşlarında yapma artık bu eziyeti bana git hayalimden sarhoş bir şiire rastlarsan bu günlerde bil ki sensin sebebi ölümlü bir yalnızlığın mısralarında "tutun kollarımdan düşerim şimdi" modlarındayım arabesk arabesk inliyor keman bir şarkı yüzünden ve senin yüzünden sızıyorsam içmeden geç kalmış bir vuslat sofrasında bir yudumda içerim zehrini gözlerinden yeter ki kaldır o gül yüzünü göreyim gözlerini bana aşık aşık bak belki yan yana kazılmış taze bir çift mezar vardır gömersin beni yalnızlığımın mısralarında kavuşamayana bu dünya dardır gönlümün kadehini kaldırıp haydi diyorum şerefe var mısın ölümüne 17/Ağustos/2013/Cumartesi/Bodrum Yüksel Nimet Apel |