Hani..
İstanbul caddelerinin bir anlamı vardı. Yürüdüğüm her adım da, her durakta seni arar; otobüs, tramvay ve vapur duraklarında seni beklerdim.
Sokak lambalarının altında, kaldırım taşları bilir seni, benle denk olarak. Düzünelerce boş şişeler, çektiğim sigara dumanı anlatırdı seni bana. Hayalimdi seninle oturup sabahlara kadar içip içip sızmak, sabah olduğunda bir birimize bakıp gülmek. Bıkmadan, usanmadan bir birimize sevdiğimizi söyleyip sarılmak ... Şimdi kendimi keşkelerle avuturken, sen başka ellerde bense usulca seni beklemekteyim. Bir kış akşamı soğuktan üşüyen ellerimiz aşkla ısınmıştı hani. Metrelerce yürümüştükte birbirimize bakamamıştık, konuşamamıştık hani. Sessizce gülümsüyorduk. Şimdi son tartışmamızda birbirinden ayrılan ellerimiz ve şu yaz akşamında üşüyen ellerim. Hani ilk günkü utangaçlığımız kalkmıştı da utanmaz konuşmalarla kazandığımız kalplerimizi yerlere savurmuştuk. Gülümsemenin yerini bazen sessiz ve çoğu zaman yakarışlı ağlamaya almıştı. Hatırlıyor musun ? Hani konuşacak birşey kalmamıştıda yıldızları saymaya başlamıştık, sen ; gördüğün en parlak yıldıza beni bense gördüğüm diğer parlak yıldıza bu da sen demiştim. Her gece düşümde yıldızları buluşturuyordum. Bugün farkettimde sen güneş ve bende ay olmuşuz, sen gelince ben, ben gelince de sen yoksun ve kalbim bu denli senden yoksun... Hani bir evimiz olacaktı, bahçesinde uçuşan kelebekler ve aşkla parıldayan gözlerimiz. Hani her biri sana benzeyen çocuklarımız koşuşturacaktı bahçede ve bizde mutlulukla seyredecektik. Hani hayalini kurduğumuz koca ev varya şimdi kabir gibi sıkıyor bedenimi. Ne koşuşturan çocuklarımız ne o renkli kelebekler nede sen varsın.. Hiç biri olmasın aslında sadece sen ol ve içimi ısıtan tebessümün olsun. Hani... neyse sevgin içimde hâlâ saklı ve sen hâlâ yanı başımdasın... |