Zambak zamanları-nda
Ve biz seninle soğuklar gibi yoksul.....
“Garip aşkın öyküsü” ilişmiş yüreğimize, Hüzün bulutları sarmış sokağımızı, Sokağımıza saçlarının lavanta kokusu sinmiş Avuçlarında beslediğin düşlerin gizemi dolaşır. Sensizliğin dayanılmaz çığlıkları yükselir arşa, Ama, yine de umudumuz tükenmedi Hala gökyüzündeki yıldızlara bakarım... Onlar da bana bakar naçizane bir edayla, Sesimi soluğumu kesen bu sensiz gecelerde, Düş sokağının efsunlu havasında... Mitolojik aşkların ruhu canlanır nefesimde Açan direnç çiçeklerinin kokuları genzimi yakar, Eylül düşlerde karanfilleri büyütürüm koynumda, Nasıl da ağulu bir şarap içmiş gibi olurum... Nasıl da kan düşer göz bebeklerime... Nasıl da göğsüme düşer deli sevdan... Nasıl da solar şebnemler, papatyalar yokluğunda... Nasıl da öksüz kalırım sensizliğin dehlizlerinde... Yaman çelişkiler,eğreti düşler arasından, Gülüşün serpilince kirpiklerime, Yağmurlar el çekiyor gözlerimin yakasından... Gülüşünle şenleniyor sokak, Onca hüznün,zamansız ölümün ardından, Gülüşün işleyince iliklerime, Özürler diliyorum,sensiz uyandığım sabahlardan... Ve Yokluğun buz gibi… Üşüyorum… Yokluğunda Yokluğun üşüyor düşler sokağında. Mevsim intihar kokuyor… intihar bir çiçek açıyor zambak zamanlarında...! |
Üşüyorum… Yokluğunda
Yüreğinize sağlık...