TAHTA AT
Omuzlarda bir sanduka içinde mevta,
Sessizliğin ayak sesleri istirahatgâha. Güzel amel kavuşmak için çırpınır durur, Âlemleri yoktan yaratan, Yüce Allaha. İçinde tek başınasın kapalı bir ev, Ya cennetten bahçe, ya cehennemi çukur. Müslüman’ca bir yaşam, insanca sev, Cenneti kazanmanın bedeli budur. Mutlaka taşımışız bir ucundan tutup, Aklımızdan ne geçer kimse bilemez. Bazıları hiç yaklaşmaz durumdan korkup, Tahta atın süvarisi olmak istemez. O tabut ki; ister gönülden ister zoraki, Taşıdı birer birer ecel gelince. Ah! Bir bilebilse giderse merakı! Ölmeden öldürür mü nefsini önce? Hayatında bir anlam olsun, çizgin rotada, Amel defterin açık olsun, gönlün potada. Sen gidince de kapanmasın hayırda yarış, Ahrete açılan bir kapıdır mezara varış. Tahta at içinde süvari taşır, Bir gelin alayı kabir son durak. Liva-i Saadetin içinde haşir, Allah’ım, bizi de taşısın izninle Burak. Ölmeden açsın sinede bahçendeki çiçekler, Nazlı gelin edasıyla uçuşan kelebekler. Sevgiliye götürün hadi, daha sizler ne bekler? Gönülden işte tekbir, diriliş: Allahuekber. Kimi için bir özlemdir, korku salar kimine, Dünya geçici bir sevda bırakalım terkine. Her şey O’na yönelir, bizi bekleyen o yere, Davran gidelim tahta at, sonsuzluğun sahibine. Yusuf Erdoğan |