çıldırasıya paramparça ayaklarda adımlar
Gezi Parkı
yaşam ve ölüm arası bir sigara molası, az biraz melodi, bolca kitap, bir tutam kahve, rakı, biraz bira, az biraz şarap, ve bir oda dolusu yalnızlık, hayat; yaşam ve ölüm arası bir sigara molası.. kimisi için bir güzergah, kimisi için durak, benim içinse.. bir ben yok şimdi, yok öyle biri! gezi son durak! o ’an’ olup tozlu raflarında saklamışken tüm yaşanmamışlıkları ve hayallerine dokunmalarına izin vermek istememişken ben.. geleceğe yaslanan koca çınar sedirlerinle, üzerine beton dökmeye yeltenenler, paramparça düşler ve o çok sevilen yalnızlık. ki düşleri, düşünden öteye giden düşünceleri, sözleri, sesleri, belkilerde kurulu bir dönemeç mi ettik sesimizi sessizliğini, sessizliğimi, sessizliğimizi.. neden anlatmana izin vermediler, neden suskunduk, neden sus’durulduk, suskun durduk? bir şiir mi şimdi bu, şiir mi olduk yani, yani gezi yaşamadık ve hep kelimelere mi sığındık, neye yaradı ki şimdi sensizliğe adanmış bu şiir? bu yabancı şehir, ben yalancı bir şair, bu yalancı kent, aklımı oynatma kıvamına getirilmiş benzerlikler ve çıldırasıya paramparça ayaklarda adımlarım.. deniz’in devrimiyle yankılanan sloganım, ve kulağımda tuz buz melodiler ve az biraz tempolu, kaptan; tam yol ileri, marş marş!! adalarda kaybolmuş adımlarım, adım, ki her adın batsınlarda kendi gemilerimdi batırdığım.. bir yabancı şehir, bu yalancı kent, masalsı bir rüya, gerçek bir alçak, ki her an tutar omuzlarımdan gerçek, gerçek; bir alçak masal; bir rüya şair değildi bu satırları yazan, şiirden anlamaz bir yabancı ben, şimdi polisi bana düşman, beni polise alçak etmeye çalışan an.. insanlar, ki insanlar, her adımda çarpa çarpa yürüdüğüm yollar, insanlar, dostlar, sırdaşlar.. eksilere düşerken eksildiler birer birer, bir bir düştük yollardan, izin vermediler adımlara, adımlarımıza, bir iz gibi sürükledi hayat, külfeti ağır kördüğüm yalnız bir özgürlük aşkına, bir bir sürüklendik dalga dalga kıyılardan, bir iz gibi yitip gittik.. |