İki Hayat Bir Yalnızlık
Düşünceli olduğu her halinden belliydi adamın,
mahallesinden yürüyerek çarşıya doğru adımlarken. Kadın etrafına neşe saçıyordu, tüm komşularıyla selamlaşarak ilerliyordu sokakta. Adam derdinin yüküyle olsa gerek yorulmuştu, bir çay bahçesine oturup demli bir çay istedi garsondan. Ama dedi demli olsun bahtım gibi. Kadın kuaföre yöneldi, saçları fönlü, rengi yerli yerindeydi oysa. Çalışan kıza seslendi, bu makyajı temizler misin ve ekledi mutluluk maskeme dokunma ama. Çayını yudumlarken düşündü adam; ’acaba napıyordur şimdi’. Bir yudum daha aldı çayından, bir damla yaş düşerken yanağından. Makyajı tamamen temizlenmek üzereydi, yüzü asılmıştı ve düşünüyordu kadın; ’acaba napıyordur şimdi’. Bir hışımla çıkıştı birden, maskemi neden düşürdün dedi bir damla yaş süzülürken yüzünden. Son yudumunu aldı çayından adam ve kalktı masadan. Yüzüne tekrar maskesini taktı kadın ve çıktı oradan. Derin bir nefes çekti ve keşke diye iç geçirdi adam, keşke "gidersen bir daha dönemezsin" demeseydim. Bir nefes daha aldı kadın şehrin eksoz kokulu havasından ve keşke diye iç geçirdi, keşke o kapıdan hiç çıkmasaydım, hiç gitmeseydim. Daldın dalgın adımlamaya başlamıştı tekrar adam, bu dünyada değildi sanki ince bir çizgi üzerinden sırattan geçer gibi tedirgin ve öyle sessizdi. Yüzü gülüyordu kadının belli ki maskesi yepyeniydi. Şöyle bi bakındı etrafına sanki kimseyi göremiyordu, öyle boş öyle donuk bakıyordu ama yüzü gülüyordu maskesi yepyeniydi. Acı bir fren sesiyle irkildi adam. Yavaş diye çığlık attı kadın. İkisi de o an ölebilirdi ama kimse ölmemişti. Kadın kendine geldi geçip gitti adamın hayatından ve adam, sıratta bir adım daha attı ardından... -Bayındırhan |
kendine gelmiş neyse
hayatından ve adam,
sıratta bir adım daha attı ardından...
tebrikler saygılar