KOLAY DEĞİL KÜRŞAT ÖZAY OLABİLMEKDurgun bir denizin dinginliğiydi sessizliğin. Yüreğinde yanardağlar fışkırırdı. Dürüstlüğün, erdemliğin, her şeyin şahlanırdı tek bir sözünde. Yıkılmaz kale gibiydin. Gözlerin konuşurdu en çok senin, içli merhametli bize sevgiyle bakan gözerin. Gözlerin çoğaltırdı yüreğinin masumluğunu. Cümle güzellikleri damıtarak akıtırdın gönül imbiğine. Kolay değildi çünkü dürüstlüğün ana fikrinde, doğrulara çıkan her yolun basamağında, inancının gümrah ışığında Kürşat Özay olabilmek. Kolay değildi yürek titreşimlerini böylesine gözlerine nakşetmek. Bahtın saydın hayatın çilesini, açmadın gönül ülkeni kimselere. Kanasa da içindeki çığlıklar, sustun. İhanete sığınmadın yalana minnet etmedin. Sevdan cömertti, dilin mertti. Çeliğin direnci gibi yüreğin delikanlı yürekti.Tâcındı gövdende eğilmeyen başın. En son durağında bile ömrün, ölümü dize getirmeye uğraşıyordun. Yasladın yüreğini geceye. Gökyüzünde şimşek olup çakmak, yeryüzüne yağmur olup yağmak varken, sustun. Mutlak sondu oysa bu, kaçınılmazdı… Yumulu ıslacık gözlerinde, kirpiklerinin arasında dalgalanıyordu ebedi ayrılık. Bir söğüt gölgesinde uyuyan pınar gibiydin. Ağırlaşsa da nefesin, sıcacık yüreğinin çarpıntısı, zamanı taşıyan damarlarının seğirmesi, ölüme direnişinin göstergesiydi hâlâ. Ama biz biliyorduk ki, yarın olmayacaktı senin için. Uzanacaktın birazdan sonsuzluğa ve biz dünyanın merhametsizliğine bir kez daha tanıklık edecektik senin gidişinle. Bütün benliğimizi bağladığımız umudumuz çoktan bize ihanet edip ölümü an be an seyrettirmişti gözlerinde, oysa sen kaçıncı kez denedin kurtuluşu ve umutsuzluğu kaçıncı kez söküp atmak istedin yüreğinden ama kader bu ya, her seferinde yakaladı yaranı en derin yerinden. Bu yüzden dile getirmek istesen de getiremedin, anlatamadın. Anlatamadıkça da içindeki en güzel şeyleri zehre dönüştürdü o suskunluğun. Hüzün dolu bakışların hep boşluğa takılı kaldı günlerce. Hayallerin özlem dolu, umut dolu bekleyişlerin gün, gün hastalığın seyrinde eriyip gitti. Şimdi sanki her sözde saklı olan sensin. Gözlerimiz yaşarmadan, yüreklerimiz parçalanmadan anılmaz oldu adın. Kırılgan anılarda seyrediyor yüreğimizin yol haritası. Sensiz geçecek olan yıllar özlemden yana ne varsa taşıyor solukladığımız hayata. Acizliğin alacası tanıklık ediyor geleceğimize. Kuracağımız hayaller senden uzak, sana ait ne varsa yokluğa teslim ve o yokluğun acı cazibesine gizledikçe kendimizi acılar içiyoruz vaktin avuçlarından ve ne vakit hatıraların sır dolu bahçesinde gezinecek olsak bizi yakıp, yıkan bölümleriyle yüzleşiyoruz. Girdabında boğulacağımız günler hazırlanıyor şimdiden bizim için. Kim bilir kaç uykusuz gecenin ortağı olacak bu son saniyeler. Bilincimizin en kuytu yerine saklasak da şu anı, her fırsatta hayalini serecek, anılarını sergileyecek biliyoruz ve biz hayatın kıyısında gezinip duracağız.Sırada bekleyen acıların bazısı, paslı bir çivi olup saplanacak beynimize, kimisi ateş gibi yakacak içimizi. En acısı da isyan olup akacak gözpınarlarımızdan, çünkü bütün güzelliklerin hükmü dünde kalacak senin gidişinle.Takvim yapraklarına gülüşlerimizi iliştirmeyeceğiz artık ve şimdi senden uzak olduğumuz kadar uzağız kendimizden ve bir gün hayattan soyunduğumuzda, her şeyin tıpkı senin yaşadığın gibi kısacık bir geçitten ibaret olduğunu biz de göreceğiz. YURDAGÜL ÖZAY |