ANNEME MEKTUP (1)Şiirin hikayesini görmek için tıklayın ŞİİRİN GERÇEK HİKAYESİ :
Babamın çilesi, çok küçük yaşlarda başlamış. Henüz bebekken, o zamanlar karlı havalarda atların çektiği kızağın altında kalmış. Allah’ın bir mucizesi olsa gerek, sağ kurtulmuş. Ancak sakat kalmış. O zamanların ünlü doktoru Dr. Sami Ulus, (ki, sonraki yıllarda adı Ankara’da bir hastaneye verilmiş.) babamı tedavi etmiş. Ancak, uyguladığı yanlış tedavi sonucu babam sakat kalmış. Bir de bu duruma, babamın anne ve babasının boşanması eklenince, babam hepten çileli bir hayata tek başına göğüs germiş. Babamı anneannesi büyütmüş. Anne hasretiyle hep içi yanmış. Babası da, annesi de babamı kabul etmemiş. Babam, çok içli, ince ruhlu, asil soylu bir insandı. Anne özlemini işte böyle dizelere dökmüştür. Ben çocukken hatırlıyorum da, gizli gizli ağlardı ve ağlamak için iki odalı evimizde, bizim yatmamızı beklerdi. İşte bu şiirler, ondan bana miras olarak kaldı. Gözü gibi bu şiir defterlerini korur, kilit altına alır ve bizlere hiç göstermezdi. Zamanı gelince okursunuz derdi. Ruhu şad olsun. Allah, babamın mekanını cennet eylesin. Babam, 1986 yılında vefat edince, babaannem evimize birkaç ziyarette bulundu. Sonrasında ilgiyi kesti ve Antalya’ya yerleşti.2008 yılında Isparta’ya atandıktan sonra, babamın hatıra ve günlük defterini okuyunca, babaannemin Isparta Sütçüler ilçesi nüfusuna kayıtlı olduğunu öğrendim. Akrabalarımızı araştırdım, buldum. Babamın dayısı ve çocuklarıyla halen görüşüyoruz. Babamın bekarken vefat ettiğini bildiklerini söylediler. Allah’ın bir lütfu olarak yaşanan bu ilginç olay, daha sonra babaannemin izini bulmama neden oldu. Antalya’da kızının yanında kalıyordu ve yıllar sonra ilk kez görüştük. Ancak, Alzheimer hastalığına yakalanması nedeniyle , annemi de, beni de tanıyamadı. ‘ Siz kimsiniz? Nerden geliyorsunuz? Erdener kim? ’ dedi. Babamı dahi hatırlayamadı.O an, acıların en büyüğünü kalbimde ve ruhumda yaşadım. Babamdan bahsetmesini, babamla olan anılarını anlatmasını, çok isterdim. Elini,yüzünü babamın yerine de öptüm. Sarıldım uzun uzun. Gözyaşlarımı içime akıttım. Babamın sevgi duyduğu, anne hasretiyle yıllarca içinin yandığı biricik annesini bu tanışmamızdan 1 yıl sonra kaybettik. Babam ve annesinin ruhları şimdi ahrette buluştu. Resimler 1- Babamın gençliği. BU ŞİİRİ YAZMIŞ OLDUĞU 1960’LI YILLAR. 2- Babamın annesi, gençlik yılları. ANNEME MEKTUP ŞİİR: Muhip Erdener SOYDAN (babam) Doğum tarihi: 20 Ekim 1943 Ölüm tarihi : 15 Ekim 1986 NOT : Muhip Erdener SOYDAN’ın sayfası,oğlu Vecdi Murat SOYDAN tarafından aziz hatırasına hürmeten oluşturulmuştur. Kararan gönlüme ışığını tut, Titresin ışığın kalbimde anne ! Gözüm yollarında kalbimde umut, Unutma ne olur, unutma anne! Sanma ki beni, sen unuttun diye, Evladım! Evladım deyip inleme ! Kaderimiz böyle, talihimiz mat, Genç, sağlam kalbimi durdurma anne! Hasretinle yanıp kül oluyorum ! Geçtiğin yollara kul oluyorum, Gözünün yaşına gül oluyorum, Kuruyan gözümü yaşlatma anne! Buradan selam var üzülme anne. Annenden selam var, üzülmesin diyor. Beni de sorarsan, bildiğin gibi, Hasretin yolundan giderim anne! 06 Mayıs 1960 Ankara ŞİİRİN GERÇEK HİKAYESİ : Babamın çilesi, çok küçük yaşlarda başlamış. Henüz bebekken, karlı havalarda atların çektiği kızağın altında kalmış. Allah’ın bir mucizesi olsa gerek, sağ kurtulmuş. Ancak sakat kalmış. O zamanların ünlü doktoru Dr. Sami Ulus, (ki, sonraki yıllarda adı Ankara’da bir hastaneye verilmiş.) babamı tedavi etmiş. Ancak, uyguladığı yanlış tedavi sonucu babam sakat kalmış. Bir de bu duruma, babamın anne ve babasının boşanması eklenince, babam hepten çileli bir hayata tek başına göğüs germiş. Babamı anneannesi büyütmüş. Anne hasretiyle hep içi yanmış. Babası da, annesi de babamı kabul etmemiş. Babam, çok içli, ince ruhlu, asil soylu bir insandı. Anne özlemini işte böyle dizelere dökmüştür. Ben çocukken hatırlıyorum da, gizli gizli ağlardı ve ağlamak için iki odalı evimizde, bizim yatmamızı beklerdi. İşte bu şiirler, ondan bana miras olarak kaldı. Gözü gibi bu şiir defterlerini korur, kilit altına alır ve bizlere hiç göstermezdi. Zamanı gelince okursunuz derdi. Ruhu şad olsun. Allah, babamın mekanını cennet eylesin. Babam, 1986 yılında vefat edince, babaannem evimize birkaç ziyarette bulundu. Sonrasında ilgiyi kesti ve Antalya’ya yerleşti.2008 yılında Isparta’ya atandıktan sonra, babamın hatıra ve günlük defterini okuyunca, babaannemin Isparta Sütçüler ilçesi nüfusuna kayıtlı olduğunu öğrendim. Akrabalarımızı araştırdım, buldum. Babamın dayısı ve çocuklarıyla halen görüşüyoruz. Babamın bekarken vefat ettiğini bildiklerini söylediler. Allah’ın bir lütfu olarak yaşanan bu ilginç olay, daha sonra babaannemin izini bulmama neden oldu. Antalya’da kızının yanında kalıyordu ve yıllar sonra ilk kez görüştük. Ancak, Alzheimer hastalığına yakalanması nedeniyle , annemi de, beni de tanıyamadı. ‘ Siz kimsiniz? Nerden geliyorsunuz? Erdener kim? ’ dedi. Babamı dahi hatırlayamadı.O an, acıların en büyüğünü kalbimde ve ruhumda yaşadım. Babamdan bahsetmesini, babamla olan anılarını anlatmasını, çok isterdim. Elini,yüzünü babamın yerine de öptüm. Sarıldım uzun uzun. Gözyaşlarımı içime akıttım. Babamın sevgi duyduğu, anne hasretiyle yıllarca içinin yandığı biricik annesini bu tanışmamızdan 1 yıl sonra kaybettik. Babam ve annesinin ruhları şimdi ahrette buluştu. |
Türk filmi gbi olan bu aile dramını hüzünle okudum ve çok duygulandim.
Haklısınız.Allah mekanlarını cennet kılsın.Öbür dünyada istekleri gerçek olsun.