2
Yorum
4
Beğeni
4,8
Puan
1860
Okunma

Çayır kokusu tırpan hışırtısında,
Yarası sızlıyor karayemişin, keskin-baharlı;
Ne çağla badem, ne kabuğu sertleşmemiş erik çekirdeği.
Ne sakız kokusu, ne çıra, ne çam kabuğu.
Acır mı ağaçlar hızar dişleri dalarken damarlarına,
Ya yapraklarına yuva gizlediği ağaç devrilende, serçe?
Üzülür mü kuş ana, yan dalda öten bala?
Aman ne feryat ne figan, bilen var mı kuşdili?
Gaga işçiliği özenli, kuru otlar otlara-dallara kenetli.
Yuva temiz, yuva ıssız, dallar cansız.
Neden hüzünlendirir ki terkedilmiş haneler?
Üzülmez mi kuşlar uçarken yuvalarından, ayrılırken analarından?
Bahar biter, yaz gelir, güzdür arkası.
Bilinmez sevda yaz mıdır, güz müdür.
Çayır huzur kokar biçilirken,
Ağaç mest eder kesilirken.
Can ağlar dünyaya gelirken, gülümser can çekilirken.
Kuşlar can atar ilk uçuşlarına.
Haz mı verir, elem mi verir son?
Son denen, başlayış değil mi bir bakıma?
Ölüm çetin değil belli, gülümsüyor insan,
Ölüm düşüncesidir kötü olan;
Zalim işkencesi.
Can kesilir;
Çayır kokar,
Sakız kokar,
Badem kokar.
Ölüm düşüncesi, zalim işkencesi mesele değil;
Bir yar kokusu var, yar...!
5.0
83% (5)
4.0
17% (1)