![]() Seyyah!
Zamanın boşluğunda avare gezen ahraz bir seyyahım
Yol güzergahım belli değil Dün cumartesinden geçtim Anneler ağlıyordu yine Sonra arsız bir rüzgar gezindi dudaklarımda Oysa tövbeliydim sevişmeye En son nastenka ile sevişmiştim Beyaz gecelerin on dördüncü sayfasında Gözleri şehla Bakışları har-ı derya Ah vefasız ah Sıska bir düşünce beynimin terli kasıklarında İğfale uğratıyor fikrimi Kendimden başka sırtımı dönmedim kimseye Kimi zaman arena da özgürlüğü için savaşan bir gladyatör Kimi zaman savaş yanlısı bir diktatördüm Harfleri törpüleyip cümleler yarattığımda oldu Kendi s/usumda kaybolduğumda Bir keresinde gözüm kapalı geçmiştim sırattan Babil’in asma bahçelerinden üzüm aşırırken yakalanmıştım Ağyar gülüşlü adamlar alay ettiler Sapanı kırdığım için cezalandırıldığım anlarda oldu Putları kırıp göğe çıktım anlarda Ateşe atılırken yanmadım Çarmıha benim yerime başkası geçti Kuyuda üzerime yağmur yağdı Köle tacirlerine Efendi diye sattılar beni Sonra bedenimi duvar yapıp ağlamaya başladı Kudüs Gök gürültüsü Ve kırlangıç desenli bir coğrafyadan geçerken Cüzzamlı bir adam nefesimi soluyordu Vebali kendi boynuna Mekke de cenneti vaat ederek bir çocuğun gülüşünü çaldım Diri diri toprağa gömülmeden önceydi Bir karıncanın yükünü yükledim sırtıma Kızıldeniz’i geçerken Ellerimin çeliğinde toprağın kokusu Kendi kendime konuştuğum kelimeler in/cin’di Dilimin kemiğini kıralı çok oldu Belkıs’ın sarayında köleydim Sırtımda derin kırbaç izleri Tuzlu deniz suyundan içerken Gümüş bardakta ab-ı hayat sunardı Nefertiti Akrep yelkovanın kasıklarına saklanırdı Sonra sabaha kadar sevişirdi benimle Teninde yorgun ter izleri Nastenka duysa öldürürdü beni Beyrut ta kızıl dudaklı bir gülü soludum Yüreğime düşenmiş bir bombayı infilak ettim Filistinde Suriye de iki dirhem bir çekirdek yaralandım Ölmedim! Sonra devşirme bir sancı közlendi bağrımda Başını önüne eğen kelimelerim ş’ahlandı Sus pus oldu aklım Roma katedralinde bir papazı aforoz ettim dinden Nemrutvari bir sıtma düğümlenirken boğazıma Çarmıha gerilen fikrimi kıvraksı dilimle söktüm Gökyüzümün mavisini çaldılar ebrehe suratlı P/is kokulu adamlar Gordion düğümlü sualleri bırakıp arkalarında Annesini yitiren çocuklara göğsünü açan Kibele Dolgun memelerinden akan kanla emzirirdi sübyanları Dilin d’evrimleşmiş köprüsünden cin/ayet senfonisi geçiyordu Gecenin soğuk tenine doğru Sonrası muamma Kaburgamdan kadın yapan ilk beşer benim Kardeşinin kanına giren ilk canide Bir serçenin gözyaşlarıyla p’aklarken bedenimi Sinsi gülüşlü Lucretia’nın nefesiyle büyülendim Ah! Lucretia yılan gibi sokuldun koynuma yine Bir çok şaire ilham verebilecek güzelliktesin belki Ama ben sana göre değilim! Nastenka duysa öldürür beni Cebimde yitik harfler taşıyorum bir uçtan diğer uca Aralıksız muson yağmurları yağıyor üzerimde Azığım soğan ,sarımsak ve zeytin Ve yere saçılmış nar taneleri Zamanın boşluğunda avare gezen ahraz bir seyyahım Yol güzergahım belli değil Dün cumartesinden geçtim Anneler ağlıyordu yine Pazara ezelden beri küsüm Babamı vermedi geri Ahraz; |
Kardeşinin kanına giren ilk canide
Bir serçenin gözyaşlarıyla p’aklarken bedenimi
Sinsi gülüşlü Lucretia’nın nefesiyle büyülendim