KIRK BİN YILLIK MERAM.!
Bilir misin nazlı yar vakit gece yarısı,
Bu gecede dinmedi yine yürek sızısı. Gözlerimi kapatmak düşle uyku arası, Bu gecede yol gene vuslata varmayacak.! Dünden hiç bir farkı yok bu geceki halimin, Yine hasret demliyor mürekkebi kalemin. Bir hasret türküsü var tam ucunda dilimin, Hasret türkülerinin sonu hiç gelmeyecek.! Gözlerim ta ruhumun en derininden ağlar, O kadar of çektimde yıkılmadı şu dağlar. Kırk yıldır hasret yeli eser bağrım yaralar, Bu gidişle sinemin sızısı dinmeyecek.! Yokluğun ölümden zor yürekte derin yara, Bu yarayla ölürsem tabut sığmaz mezara. Sığmayınca söylede atsınlar bir kenara, Nasıl olsa tabutum kimse taşımayacak.! Hasretin bir kör bıçak gece uykumu kesen, Düşlerimde gül açar renkleri desen desen. Sanma özlem son bulur kavuşursak yar desen, Alfabede harf yokki ifade bulmayacak.! Ne cümle kurayımki anlatsın hasretimi, Kırk yıldır anlatırım kalem yazar derdimi. İfade edemedi milyon cümle sevgimi, Ben milyon derim amma merama yetmeyecek.! Sende bir arıza yok arıza meramımda, Sevdan bir aşk-ı ateş en ücra damarımda. Yaza yaza tüy bitti dört ciltlik kitabımda, Dört değil on beş olsa ifade etmeyecek.! İfadem en son şöyle bal gözlerinde giz’i, Aşkın şiire döktüm yaşasın diye izi. Ben öldükten sonra yar..! belki anlarlar bizi, Yaşarken bu gidişle kimse anlamayacak.! Bülbül gül’e sevdalı aşkın acısı çile, Şair bir gün ölürse göz açıktır haliyle. Derlerki ne çok sevmiş meram yetmemiş bile, Kul yetmeyen meramın ahrette anlatacak.! Şair göçüp giderse sevdası sende yaşar, Yar elinde olsaydı bilirim dağlar aşar. Bakma sızlandığıma gönlün incinmesin yar, Dilin kemiği yokki ne yapsın sızlanacak.! Ben dünyada yaşadım sevdam ölümsüz eser, Bin kez ölüp dirilsem yolum sensin her sefer. Her seferimi çarpsam kaç kez kırk bin yıl eder, Kırk bin yıl meramımı yazsam eksik kalacak.! TİRYAKİ kul kırk yıuldır yar kalbi aşk-u sırat, Kıldan ince kılıçtan keskin olsada murat. Heyhat derim zannetme mahşerde olsa vuslat, Allahın izni ile ahrete kalmayacak.! 17 Nisan 2013 05.55 İstanbul |