Ruhum yaralı, biçare gönlüm hicrana sevdalı!Bilmem ki hangi kelam kifayet ediyor Sabrın edebine, izanın saadetine sukut etmek kar etmiyor Hüzün hali sineyi dağlıyor, düşler, düşüncelere ram olmak için geçit vermiyor Umut soluyor, şevk sarsılıyor, neşe kaybolup, ruhumu sızlatıyor, arayış ve firkat iştiyakı dinmek bilmiyor Gül misali naif ve zarif olmak isterdim Bağyi ve bedevi halin berduşluğundan sıyrılmayı dilerdim Gülen gözü, asude gönlü, ülfetli simaları görünce içim gider, ah u figan ederdim İmrenmek ve ibret almak adına nazar etmeyi nasıl iştiyakla ister ve muhabbet etmeyi ne çok hissederdim Arzular muvazene içinde olmalıdır İrade hevese boğulmadan yol alıp, aklı dumura uğratmamalıdır Pasif vicdan, gönlü yaralar, ruhu daraltıp hissiyatı tarumar ederek ufku karartmamalıdır İnsan gönül gözüyle temaşa etmeyi, basiret içinde yaşamayı, erdem ve fazilete ram olmayı arzulayıp, yol almalıdır Kalbin ve ruhun şerefi Rabbimiz tarafından vaat edilmiş bir hakikattir, onsuz heves kulu felaha mı erdirecektir, izana sorulmalıdır Habibi Kibriya hakkıyla tanınmadıkça meşk olmaz Kulluk kimliği ve hassasiyeti halin mecrasında filizlenmeyince, iman aşkla buluşamaz Ömür, ecele havale edilmiş bir sırr-ı sevdadır, akıl ve irade bakımından kitabı yazılan bir idrak timsali romandır, kuşku duyulmaz Mizan kime hasret, Arasat ne büyük ve haşyete amil saadet, ihlas ve inayet vuslata tabi kılınan bir hassasiyet-i saadet, kul hakikatten kurtulamaz Mustafa Cilasun |