Korkuluksuz köprüKan ter içinde tırmanıyorlar gözlerinizin tepelerine sırtınızda beşi onu yavru ağzı susamış bir yudum su artlarında amansız takiplerin korkusu sizin gözleriniz yeşil miydi vadiler gibi huzur veren dudaklarınız çatlamış kurumuş vişne çürüğü alnınız ateşli eşiniz kaç eşli buhranların savaşların kadını gözleriniz kahve rengi miydi bozkırlar gibi elleriniz nasırlı çapaladınız toprağı çiçekler ektiniz sevgi biçtiniz Aşure tatlısına nar çorbaya nane terleyen sırtlara tülbent sıcak bir omuz sıcacık bir el soğuk algınlığına Ihlamur Ihlamur’ları sever miydiniz sizin gözleriniz elâ mıydı ballar gibi dargın menekşeler gibi de mor anaya babaya kardeşe eşe sevgiliye yar oldunuz köprü olup aşırdınız sulardan melek olup uçurdunuz Sırat’tan sizin gözleriniz ne renkti mavi miydi deniz gibi vahşi denizlerde can kurtaran sizin can yeleğinizi almamışlar tahliye sandalına kan ter içinde tırmanıyorlar dağlarınızın tepelerine fark atarsınız da delikanlıyım diyenlerin nicelerine sizin adınız ne korkuluksuz köprüleri azminizle aştınız lakin yanlış ata oynadınız attı üzerlerinden bazı beygirler sizi yaralandınız bayıldınız ve şimdi yeni uyandınız sizin adınız kadın ana kardeş kız evlat eş sevgili lutufkâr sabırlı nazik fedakar sevecen zarif temiz seven koruyan insan can yeleğiniz de bilin ki kendiniz ve bilinciniz dargın menekşeler gibi gözleriniz mor mor biraz Yüksel Nimet Apel 8/Mart/2013/Cuma/Ankara |