HAZsadık olmayı bilen bir haziran ve alçaktan geçebilen fırtınan sana demir ellerimle dukunmak, asitli teninde çoğalmak varken bilinen farklarla değişirken alnında görünen denizde uzanıyoruz herkes var orada bizim yaralı çocuklar ölü balıklar fena hayvanlar ’biz’ dediğimiz tüm işaretler kim bakmıyor da biz çoğalıyoruz kim siliyor el yazılarımızdaki etli ve dokunaklı anlamı oysa biz ne büyük parçalardık tarihten kalan intikam ve imha bilgisinden yabancı olmaya hızla koşardık ağırlığımızın kabulü kederimizin hafifliğiyle kötülüğümüzü eğiyor çünkü kızıl ve çeşitli olmayı daha yeni öğreniyoruz bu kadar çaba nefes almaya bu kadar uzun uzun konuşmaya ve bu kadar fedaya alışmaya, çoktan alıştı uzayımız ayaklarımız esrarlı nöbet gibi soğuk yıldız duruşu gibi bulunmaya, korkmaya başlarken hayal ve marifet aynı kabalıkla kana karışırken eve dönmek için geç dışarıda kalmak sıradan ... |
paylaşımınız için teşekkürler