GELEBİLSEYDİN
Güneşe sevdalı sesin,
Yüzün dağlara..... Parmaklıkları kesip attım aramızdan, Öfkeyle özlemle törpülerken... İlk ömür törpümü eskitirken, Dağ yamacındaki gelinciklerin kırmızısı kaldı senden bana, Bir de papatyalar , taç yaptığın... Küçük taşlı patikadan vardığımız tuzlu Akdeniz... Alışverişin büyüsüyle tanıştığım bakkal, Bir de 5 yaşımdaki aşkıma tanık olduğun Hakkı.. Ön demirine oturduğum turuncu bisiklet, Benimle hala biliyor musun? Ama kimseyi oturtmadım oraya , kendimden başka. Zorla geldiğim arkadaş tatilin; hala en eşsiz tatilim Karadeniz’in lodosunda öğrettin bana yüzmeyi. Bir yarış yapardık çatal kayaya varmasına seninle, Gelebilseydin... Şili tepesine böğürtlene de gider miydik? Dayımın fındık tarlası yok ama artık, Fındığa dalarken her yerini sokan arı kovanları da yok, Zaten artık dayım da yok... Gelebilseydin eğer; O kara şehre de uğrardık, Bulak’a da giderdik hem, Taze antep fıstığı vardır hala belki bahçelerde, Bir çam altı bulup patates közleyip, Mezarlıktan geçerken Tasıyabilir misin diye düşünmeden, Senin kucağına atlardım yine, Asıl özlemim Senin küçük kız kardeşine... Her doğan güneş yüzünü eskitse de; Taşı bastım ya göğsüme O daha bir acıtıyor... Gel de aniden sevindir beni... |
okurken yaşattı adeta,,satırlara can veren bir hali vardı,,
tadı vardı en azından,,adını düşünen kim,